Advertisement

Ya da şöyle diyebiliriz daha fazla likidite, daha ucuz fonlama daha kolay krediye erişim. Ne için? Bankacılık sektörü ayakta kalsın, sistemik risk oluşmasın, sonrasında kapitalizm için çanlar çalmasın diye.

Bunun ilk örnekleri ABD'den 1. ve 2. QE yani parasal genişleme operasyonları ile yapıldı. Yetmedi FED Operational Twist diye adlandırılan bir program ile bir tur daha devam edildi. Böylece hem piyasanın elinde bulundurduğu artık bir nevi çöpe dönüşmüş tahvil / toksik varlıklar alınıp yerine nakit verildi. Hem de faiz oranları suni şekilde aşağıya çekilerek tüketicinin tekrar harcama yapması sağlanmaya çalışıldı.

Bunun benzer örneklerini BOE (İngiliz Merkez Bankası) ve  BOJ (Japon Merkez Bankası) da yaptı. Tabi ister istemez 2. Dünya Savaşından sonra en buhranlı günlerini yaşayan Avrupa Merkez Bankası da LTRO (Long Term Refinancing Operations) adı ile benzer bir senaryoyu devreye koydu. Aslında Avrupa'dan bunu daha önce yapması beklenirdi ama önce enflasyon ekolünden gelen 'inatçı ve disiplinli' Trichett'nin gitmesi gerekiyordu. Sonrasında ECB (Avrupa Merkez Bankası) 'nın 3. Başkanı olarak atanan Mario Draghi ile Avrupalı Bankalar için 'hayat çok daha kolay' oldu. Tahvil destek alımı ile başlayan ECB, hızını alamadı ve Avrupalı Bankaya LTRO adı ile geçen sene Aralık Ayında 500 milyar €'yu isteyen 3 yıllığına faizini de % 1'den sabitleyerek verdi. Bir nevi Mario Draghi, Bernanke'ye 'kim daha fazla piyasa dostuymuş görelim' anlamında bir rest çekmiş oldu.

-Peki 500 Milyar € ne Oldu?

Paranın % 25'ini tek başına İtalyan Bankaları almış görünüyor. Hemen hemen tüm İtalyan Bankaları bu fırsatı kaçırmayarak ve ECB'nin LTRO'suna akın etti. Peki para ile ne yaptı? Yemedi içmedi gidip İtalyan Devlet Tahvili aldı. Peki biz bunu nereden biliyoruz? Çünkü İtalyan Bankalarının toplam tahvil portföyü son iki ayda % 13 artarak 280 milyar €'ya ulaştı. Özellikle 2 - 3 yıla kadar olan vadede son 2 ayda tahvil faizleri 250-300 baz puan düşmesinin sebebi İtalyan Bankalarının buraya olan hücumu.

-İspanyollar ne yaptı?

Onlar da benzer bir yola gitti. CAJA bankaları denilen mevduat toplayıp kredi veren ve iyi idare edilmediği ortaya çıkan bankalar haricinde diğer İspanyol Bankaları da İtalyanlar gibi aldıkları parayı devlet tahvillerine yatırdı. ECB'nin verdiği paranın % 20'sine yakın kısmını alan İspanyol Bankalarının elindeki İspanyol Devlet tahvili miktarı son 2 ay içinde % 30 artarak 230 milyar €'ya ulaştı. CAJA'lar ise ellerine geçen bu yeni, ucuz ve uzun vadeli fonlamayı kendi bilaçoları için ayırmış vaziyetteler.

ECB'den gelen ilk LTRO'nun geri kalan kısmının %15'i ise Fransız, %13'Ü İrlanda, %11'İ Yunanistan, % 7'si Almanya ve % 5'i Portekiz Bankalarına dağılıyor.

Görüldüğü üzere ilk LTRO'dan hisse senedi piyasasına giden bir para yok. En çok para çeken iki ürün; İtalyan ve İspanyol Tahvilleri. Onun dışında kalan para ise daha çok bilanço tanzimi, ileriye dönük sendikasyon çıkışları için ayrılmış durumda.

-2.LTRO nasıl olacak?

Sanırım piyasa 2.LTRO'yu biraz fazla abarttı. Bu repo ihalesinden gelecek paranın daha fazla devlet tahvillerine gitmesi bence çok mantıklı değil. Çünkü ne tahvil faizlerinde eskisi gibi çekici bir spread kaldı ne de piyasalar 2 ay öncesinde olduğu gibi 'ucuz'.

-Peki ne olacak?

Bence bu 2.LTRO sonrasında artık beklenti de biteceği için gerçekler bir kez daha su yüzüne çıkacak. Diyebilirsiniz ki, "ama daha parti bitmedi, FED devreye girecek". Bu doğru bir beklenti ama bence buna güvenerek olumlu havanın sürmesini beklemek biraz polyannacılık olur. FED'in QE3 kozunu oynaması için işlerin bir kez daha sarpa sardığını görmesi lazım. Öncesinde bu kartı kullanması kolay değil.