Merkel şöyle dedi, Holllande resti çekti, İspanyol Rahoy "biz müstemleke valisi değiliz" dedi vs... Son 1.5 yıldır muhtemelen AB'de konuşulan her dilden, Almanya'nın artan isteklerine karşı bu tür sert mesajların verildiğine şahit olduk. AB'de euro kullanan 17 ülkenin çoğu Almanya'nın "kemer sıkın ve yetkilerinizi Brüksel'e devredin" mesajından rahatsız olduklarını defalarca belirtti. Ancak bu arada son olarak Güney Kıbrıs'ın da dahil olmasıyla 5. ülke aynı Brüksel'e 'beni kurtarın' mesajını ulaştırdı.
Avrupa'da kritik hafta
Bu kadar karşılıklı restleşmenin nasıl sonuçlanacağını bu hafta sonu göreceğiz. 28-29 Haziran tarihlerinde AB Liderler zirvesi toplanıyor. Piyasa bu toplantıya büyük önem atfetmiş durumda. Bu zamana kadar % 7 İspanya faizi, L+500 baz puan İtalya CDS oranı gören ve piyasa oyuncularının kafasında hep aynı senaryo vardı: "Bu iş geçici, mutlaka siyasi otorite bir çözüm bulacak." İşte piyasanın kafasında kurguladığı cözüm senaryolarının konuşulağı yer; AB Liderler Zirvesi.
AB Zirvesi bir çözüm getirecek mi?
Bunun bugün itibari ile gözüken cevabı, Hayır!
Neden hayır?
Yarın başlayacak zirve öncesinde Avrupa Komisyonu Başkanı Herman Van Rumpoy tarafında hazırlanan bir taslak var. Bu taslak yarınki AB liderler zirvesinde gündemi belirleyecek.
Bu taslakta 3 ana konu var;
1- AB'de Türkiye'deki BDDK'ya benzer Avrupa'daki bütün bankaları denetleyen bir mekanizma oluşturulması. Bu kurulucak kurum, AB'deki tüm bankaların bilançolarını izleyecek ve gerekirse ESM fonudan para kullanarak bankaların sermayelerine AB adına para koyabilecek.
2- Üye ülkeler o yılki bütçelerini oluşturmadan önce taslak halini Brüksel'e AB merkezine gönderecek. Bu merkez, o ülkenin toplam borçlanma miktarına bakacak ve bir üst sınır koyacak. Eğer üye ülke bu sınıra uymaz ve borçlanmaya devam edecek olursa para cezası ödemek zorunda kalacak.
3- Süreç içinde AB'de mali ve parasal birlikteliğin oluşturulması için gereken adımlar atılacak.
Merkel'in gözünde bu maddelerin 'hiç de tatmin edici olmadığını' çok rahat anlayabiliyoruz. Merkel özellikle borçlanma limitine uymayan ülkelerin sadece para cezası yaptırımı ile akıllanmayacaklarının farkında. Bu arada kulislerde bu para cezasının, üye ülkenin toplam GSYH'sinin %0,1'i kadar olabileceği söyleniyor. Örneğin 1.5 trilyon euroluk İspanya'nın, AB tarafından o yıl kendisine uygulanan borçlanma kotasına uymamasının vebali 1.5 milyar dolar olacak. İlk etapta kulağa çok gibi gelebilir ama caydırıcı olduğunu söylemek de zor. Diğer taraftan ortak bir mali politika oluşturulmadan ESM'in 500 milyar eurosunun da AB bankalarına sermaye olarak konma fikri muhtemelen Merkel'in hiç hoşuna gitmemiş gibi görünüyor.
Anlaşma olmazsa nasıl bir Pazartesi olur?
Piyasa oyuncularının biraz da dillerini ısırarak sordukları soru bu. Ünlü spekülatör George Soros, böyle bir durumda euronun bir kaç haftalık ömrünün kalacağını söylüyor.
"Birkaç haftalık ömür" belki çok iddalı bir açıklama olabiliir Euro projesi için. Ancak hafta, piyasaların 'bel bağlayabileceği' bir uzlaşma olmadan açılırsa, "Euro Bölgesi için şu ana kadar gördüğümüzden çok daha negatif bir süreç bizi bekliyor" ifadesini rahatlıkla kullanabiliriz.