Advertisement

Bu sene özellikle son 3 aydır "Kritik haftalara girdik.."  başlığı ile yazılmış çok sayıda makele, yorum, vs. okumuş olabilirsiniz. Dolayısı ile benim attığım başlıkta size önemli gelmeyebilir. Ancak bu sefer gerçekten son derece kritik 2 hafta giriyoruz. Bu sebeple bu yazıyı okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum.

-Suriye için karar haftası

ABD Başkanı Obama'nın yapmış olduğu "Kongre'ye soracağım" açıklamalarının ardından gözler 9 Eylül tarihine çevrildi. Bu tarihte hem Temsilciler Meclisi hem de Senato tatilden dönüyor ve ilk ele alınacak konu, Obama'nın kendilerinden istediği Suriye'ye sınırlı müdahaleye dair onay. 

Aslında Obama bu onayı almak istediğini belirtiği andan itibaren çalışmalara başladı. İçeride adam markajı yaparak senatörlerle görüşen Obama, G20 zirvesi için bulunduğu St. Petersburg'da da dünya liderlerine müdahalenin gerekliliğini anlattı. Ancak işi kolay değil.

Anketlere göre Suriye'de bir müdahaleye karşı olanların oranı; ABD'de %51, Ingiltere'de %60, Fransa'da %69, Almanya'da %58 seviyelerinde. Özellikle Rusya ve Çin'in herhangi bir müdahaleye karşı olduğu da biliniyor. Ancak Obama'nın dünya ülkelerinden genel bir müdahale izni almak gibi bir şartı da olmadığı  ortada. Diğer yandan geçen hafta yapılan Temsilciler Meclisinin alt kanadındaki oylamada da 7-10 gibi bir sonuçla Obama'ya istediği onayın verildiği görülüyor. Her ne kadar bu karar Senato ve Meclis'in nasıl bir oylama sonucu çıkaracağını garantilemese de kısaca Suriye'ye müdahale için geri sayım başlamış gibi görünüyor.

FED'in ayak sesleri artıyor

ABD ekonomisinde son gelen verilerin heme hepsinin teyit ettiği bir konu var. ABD toparlanıyor. Gerçi son açıklanan tarım dışı istihdam zayıf geldi ama FED'in 18 Eylül'de yapacağı toplantıda tahvil alım programını azaltması (tapering) yönünde alacağı kararı etkileyeceğini düşümüyorum. Büyük ihtimalle Eylül'de başlayacak ve Nisan 2014'de bitecek bir süreçte FED'in tahvil alım programını sonlandırmış olacak. Bu senaryonun piyasaları nasıl etkilediğini son 3 aydır görüyoruz.

Özellikle cari açık veren gelişmekte olan ülkelerde satış hat safhada. Bu da bize 18 Eylül ve sonrali süreci çok dikkatlı izlememiz gerektiğini söylüyor.

Gelişen ülkeler krizine mi gidiyoruz?

G-20 zirvesinden çıkan sonuçlara bakılırsa gelişen ülkeler FED'in tahvil alım programını azaltmasından hiç memnun değil. Ortak hareket etmeye çalışan EM ülkeleri yeni formüller üreterek piyasalardaki panik satışlara karşı koymaya çalışıyor. Bunun için Endonezya'nın Japonya ile 50 milyar $'lık swap anlaşması yaptığını, BRICS yani Brezilya, Çin, Rusya, Hindistan ve G. Afrika'nın bir araya gelerek 100 milyar $'lık bir fon oluşturduğunu görüyoruz.

Bunlar yeterli mi? Çok zannetmiyorum.

Eğer global piyaslarda bu panik devam edecek olursa başta Hindistan, Endonezya gibi ülkeler olmak şartı ile bir kurban verilmesi kaçınılmaz olacaktır. İşte o zaman konuşacağımız kriz FED'in tahvil alımını azaltması değil, "Gelişmekte olan ülkeler krizi" olacaktır. Konu bu noktaya gelir mi? Ümit etmiyorum ama bunu anlamak için 2-3 haftalık bir süreyi beklemek sanırım yeterli olacaktır.

Görüldüğü gibi meşhur Türk atasözü "Dokuz ayın perşembesi bir araya gelmiş" tam da yukarıda anlattığımız durumu özetliyor. Bu sebeple önümüzdeki 2-3 haftalık süre büyük küçük her yatırımcının dikkatle izlemesini gerektiriyor.