Advertisement

İsteyen istediğini anlasın. Ben kendi adıma ABD'nin tavrında anlaşılmayacak bir şey göremiyorum. ABD, ta kilometrelerce ötlerden ABD'ye "Kendine gel" dedi. "Çin ve Pasifik ile gündemim bu kadar doluyken senin bu Kırım hamlen hiç hesapta yoktu. Bir de bununla uğraşamam"... 

Arka arkaya disiplinli adımlar attı ABD. Sesisini yükseltti, hem askeri hem ticari yaptırımlardan bahsetti, "İzole olursun" korkusunu verdi. Üstüne cila olarak bir de Dış İşleri Bakanı Kerry'yi bölgeye gönderdi.

Rusya'nın tatbikat yapan askerine "Geri dön" çağrısı bu hamlelerin ne kadar etkisinde gerçekleşti bilinmez, fakat ABD üstüne düşen ya da düşmeyen ne varsa yaptı. Hem de Avrupa'nın cılız sesine rağmen. Avrupa Birliği Ukrayna - Rusya geriliminde bir "birlik" gösteremedi. Tek ses olamadı fakat bu ABD'yi atacağı adımlardan geri bırakmadı.

Avrupa'nın da işi zor. ABD'nin Rusya ile ticareti 40 milyar dolar, Avrupa'nın ise 450 milyar dolar. Sesinin tonunu ABD'nin gönlünü yapacak ama Rusya'nın da şimşeklerini üstüne çekmeyecek kadar ayarlamak zorunda.

-Çin'in büyüme hedefi ne kadar gerçekçi?

Gündemde bir başka konu daha var. Çin, bu sabah itibarı ile 2014 yılı için büyüme rakamını yüzde 7.5 olarak açıkladı. Piyasa da tartışmaya başladı: Çin'in büyüme rakamı ne kadar gerçekçi?

Bence Çin bu yıl yüzde 7.5'lik büyüme hedefini tutturur hatta üzerine de çıkar. Yüzde 7.5 ya da %7'lere doğru gerilemiş bir Çin büyümesi aslında Çin için ciddi  bir sıkıntı olduğu anlamını gelir. Belki rakam kulağa yüksek geliyor olabilir ama Çin için yüzde 7'nin altına inmesi daralmaya yakın bir rakam anlamına geliyor. Çünkü bu durumda istihdam yaratamıyor, ortaya başka sorunlar çıkıyor.

Söz konusu ülkeler birbirlerine blöf ne yaparlarken neyi nasıl yaptıklarını üzerine gidelim. Yabancının elinde yaklaşık 5.5 trilyon doların üzerinde dolaşan bir Amerikan tahvili var. Bunun kabaca 2.4  trilyon doları yani yüzde 40'ı Çin ve Japonya'nın elinde. Dolayısı ile bu iki ülkeyi çıkarttıktan sonra kalanı dağılmış vaziyette.

Peki Rusya nerede? Rusya'nın elindeki miktar 150 milyar dolar. Az bir rakam değil ama Japonya ve Çin ile karşılaştırıldığında devede kulak misali kalıyor. Son dönemde yani 2014'ün başından beri başta Çin olmak üzere herkes elindeki Amerikan tahvillerinden azaltmaya gidiyor.  

Mesela Türkiye 50 milyar dolar tahvil tuttuyor. Yılbaşından beri Çin'in boşalttığı Amerikan tahvili 40 milyar doları aştı. Yani Çin sadece iki ay içerisinde Turkiye'nin tuttuğu kadar Amerikan tahvilini kendi portföyündan boşalttı.

Rusya ve Çin arasında diplomasi diliyle "sadık dost" ya da "Çin, Rusya'nın sessiz ama güçlü müttefikidir." yorumlarını hepimiz biliriz. Dolayısıyla Rusya'nın ABD'ye karşı köşeye sıkıştığını görmesi ya da Rusya'nın ABD'ye karşı bir hamle yapıyor olması Çin'in ister istemez yavaş yavaş Rusya'nın arkasını dolduracağı anlamına gelebilir.

Amerika'nın da şu anda kafasındaki en büyük problemin ne İran ne Irak ne de Ukrayna olduğunu; aslında Çin olduğunu biliyoruz. Büyük oranda Pasifik ve çevresinde başta ordusu olmak üzere kendisini ve müttefiklerini güçlendirmekte olan Çin. İşte bu konjönktürde ABD, Çin'i en başta ticari alanda kontrol altına almak, Çin'e gözdağı vermek istiyor. Bu sebeple ABD'nin isteyeceği en son şey Rusya ile gerginlik. Konsantrasyonunu tamamen Pasifik üzerinde toplayıp bu bölgeyi yeniden dizayn etmek istiyor.

Özetle...

Rusya da rezerv para sahibi olmak istiyor Çin de. Rusya'yı biliyoruz. Rusya; Kazakistan'dan başlayıp Rusya'yı, Belarus'u ve Ukrayna'yı da içeren bir bölgenin tamamında Ruble ile ticaret yapılan bir bölge yaratmak istiyor. Ukrayna bir yerde karar vermek zorunda kaldı, şimdilik kararı Batıdan yana görünüyor. Çin'e baktığımızda ise Türkıye dahil bir çok ülkeye diyor ki "Gel, Amerikan dolarını aradan çıkartalım. Sen bana TL ile sat ben sana Yuan ile  satayım diyor. İran'dan petrol alıyor. Hindistan ile aralarına ciddi bir ticaret var. Bir yandan Londra'ya göz kırparak Yuan'ı uluslararası piyasalarda Konvertibl hale getirmek istiyor.  Peki rezerv para olmak bu kadar kolay mı? Bu işler öyle 3 - 5 yılda olmaz. Piyasa olarak büyüklük gerektirir. Bu sebepledir ki ABD yıllardır zaman zaman "jandarmalık" yaparak bazen de " piyasaların hamisi rolünü " üstlenerek ABD Dolarını bu noktaya getirebildi. Yeri geldiğinde seve seve, yeri geldiğinde döve döve...