Çin’den gelecek TÜFE verisinin dışında Cuma günü Türkiye’deki cari açık verisi var. Bakıldığında geçen haftaya göre daha az bir veri yoğunluğu var. Önümüzdeki hafta da böyle olacak. 2 hafta boyunca tarım dışı istihdam verisi gibi damgasını vurabilecek, Draghi konuşması, Fed konuşması gibi piyasanın yönünü değiştirebilecek pek bir şey yok.AMB tutanakları var sadece.
-Dolar Endeksi
Ancak geçen haftadan bu haftaya devreden ve altı gerçekten çizilmesi gereken birkaç tane konu var. Bunlardan biri dolar endeksi, geçen hafta son 8 - 9 haftanın en net yükselişini yaptı. Belki bir yere gitmedi gibi görünüyor ama net yükseliş açısından çok önemliydi. Etkilerini hem 1.36’nın altına gerileyen 1,3580’deki dolarda gördük hem de diğer önemli kurlarda gördük. Daha netini Cuma günü öğleden sonra gelişmekte olan ülke kurlarında gördük. Yenin 2.13’ün üzerine çıkışı var. Güney Afrika randında ve rus rublesindeki sert yükselişler var. Demek ki bize geçen haftadan bu haftaya devreden konular şöyle:
1- Amerikan dolar endeksi, majör kurlara ve gelişmekte olan ülke kurlarına karşı değer kazanarak haftayı kapattı. Bu haftaya da öyle başlayacak gibi gözüküyor.
2- 5 yıllık Amerikan tahvil faizi 1.7610’a yükseldi. Daha evvel buralara dikkat dediğimiz 1.75’li seviyelerdeydi. Ne zamandı buraları gördüğü seviye? Yaklaşık Haziran başıydı. Şimdi daha zorlayacağı seviye büyük ihtimalle Nisan seviyeleri. 1.75-1.76’lar gerçekten önemli, çünkü bu seviyeleri geçtiği takdirde 10 yıllık Amerikan tahvil faizinin gideceği yerler 1.80 ve üzeri diye konuşuluyor. Biz o 1.80’leri çok uzun süre görmedik. Son 1 yılın önemli zirve noktaları genelde 1.75’ler civarı. En yüksek seviye de geçen sene 9. ayda görmüş olduğumuz 1.85 seviyesiydi. Amerikan 5 yıllık tahvil faizi, buraya dikkat.
Bunun bu hafta içerisinde 1.80’in üzerine çıkıyor olması bize büyük ihtimalle ABD’de tahvil alım programındaki azaltılması kaygılarının fiyatlandırıldığını gösterecek. Bunun da bütün dünya faizlerine etkisi olacak. Biz 10 yıllıklara bakıyoruz, 2.66-2.70 buraları görmüştük ama 5 yıllıklarda çok uzun süreden beri görmediğimiz sulara yaklaşıyoruz. Bunu da hatırlatalım.
-Euro cephesinde ne olur, ne olmaz?
Geçen haftadan tamamladık, bir kenara koyduk dediğimiz verilerden biri de bence Draghi’nin açıklamalarından sonra euro cephesinde ne olur ne olmaz konusuydu. Euro cephesinde ne olmaz? Hiçbir şey olmaz. Çünkü elindeki bütün kozları açıkladığını, hepsini oynadığını net bir şekilde ifade etti. 500 milyar eurodan 1 trilyona kadar çok ciddi miktarda bir para, bunları geçen hafta çok konuştuk.
Bence bundan sonra "Draghi şapkadan bir tavşan daha çıkarır" mevzusu bitmiş vaziyette. Dolayısıyla euronun bundan sonra görebileceğimiz en güzel tarafı bilançonun şiştiği vaziyet olacak. Bu haftasonu Euro/Dolar a daha doğrusu euro piyasasına damga gelişme şu oldu:
Fransız Merkez Bankası başkanının da söylediği gibi ‘Biz bundan 3 yıl evvel herkes bütçe açıklarını şişirmişti, borç/gayrisafi milli hasılalar çok yükselmişti, bütçe açıkları yüzde 3’ün üstüne çıkmıştı. Biz önlem alacaktık, ancak biz kendimiz Fransa bile bu önlemleri kenara ittik, Hollande’ın da bir baskısı var. Hatta hatta şunu istiyorlar kamu harcamalarını bütçe açığı olarak koymayalım. Daha doğrusu kamu harcamalarından bir kenara ayıralım gibi enteresan bir istek var.
Anlaşılan o ki Avrupa’da politikacılar ‘bırakın para harcayalım noktasına geldiler. Almanya ve merkez bankası başkanlarının da ‘Ne yapıyorsunuz siz! Zaten ciddi bir borcumuz var. Bu krize de bu sebeple girdik' türünden açıklamaları, Draghi’nin de burada çok hassas bir yerde durmaya çalışması gözden kaçmıyor. İşte bu çabalar bu grafikte olduğu gibi euro/doları bu hafta nasıl etkileyecek ona bakacağız. 1.3580’lerde, bir ara Draghi daha iyi bir şey açıklar mı acaba beklentileriyle 1.3690’lara kadar çıkmış bir parite var. Aşağı doğru inişte de 1,3540'ara kadar gerilemiş bir parite vardı. Geçen hafta perşembeden beri, daha doğrusu temmuz başından beri diyelim, euro/dolarda aşağı doğru bir baskı çok net bir şekilde kendini gösteriyor. Ama burası ısrarla 1.35’li seviyelerden de alıcı buluyor. Bu hafta euro/doların hareketi önemli olacak. Euro/doların bundan sonra euro bölgesinden gelecek bir veriden ziyade ABD’den gelecek güçlü verilere karşı ne kadar dayanabileceği bence önemli olacak.
-Amerika’daki toparlanma hikayesi
Bence biz bu hafta ABD’yi birkaç açıdan seyredeceğiz. Bir tanesi Fed tutanakları. Ne gelecek, 5 yıllık tahvil faizine nasıl yansıyacak, ona bakacağız. Oradan da 'Gelişmekte olan ülke kurlarına ve gelişmekte olan ülke endeksine bir satış gelir mi?' sorusuna bakacağız.
Amerika’daki hisse senetlerini takip eden izleyicilerimiz için kritik bir haftaya giriyoruz. 2. çeyrek bilanço açıklanacak. Burada bir nokta var. S&p 500’deki hisselerin 1. çeyrekteki artışları yüzde 3’ler civarında. 2009’dan beri aynı ortalama yüzde 6’lar civarında. Yani 2009’da resesyon bittiğinden beri her çeyrekte yüzde 6 artan bir gelir artışı var. Fakat bu çeyrekte yüzde 3’ler civarına kadar düşmüş vaziyette. Dolayısıyla bunun ikinci çeyrekte 6’ya, hatta 3. çeyrekte 9’lara çıkması bekleniyor, orada kalmamak şartıyla.
Deniliyor ki, Amerikan hisse senetleri piyasasının özellikle S&P’nin yılbaşında beri yüzde 7, tüm zamanların rekor seviyesi ve 2009’dan beri olan yükselişi daha sert. Yaklaşık olarak yüzde 190’ı bulmuş. Bu kadar yükselişin altını doldurabilecek bir genişleme var mı derseniz, ekonomiler toparlıyor. Ancak şirket karlarına bunlar yansımıyor. Bir ufak not daha söyleyeyim. Şu an S&P 500’de 15.6 fiyat/kazançla son 9 yılın en yüksek, en pahalı fiyat/kazancı fiyatlanıyor. Bu fiyat/kazançla gider mi? Gider diyenler var, gitmez diyenler var. Gider diyenlerin mutlaka ama mutlaka 1. çeyrekten çok daha iyi şirket karları görmeleri lazım. Aksi takdirde bu hikaye çok zorlanacak gibi gözüküyor.
-Borsa İstanbul
Şöyle bir baktığımda Borsa İstanbul’da geçen hafta bir arpa boyu kadar yol gitmediğimiz haftalardan biri oldu. BIST zaten bir süredir, 80.000’i deneyip aşağı indikten sonra şu an için çaba 75-76.000’in üzerinde kalmak gibi görünüyor. Bu ne kadar gidebilir, şu an 50 günlük ortalamayı kırar mı kırmaz mı, denilen bir BİST var.
Benim burada dikkatimi çeken nokta, faizin aşağı gelmesine rağmen, yani biz mesela şu 80.000 ve üzerindeki seviyeyi ne diye yaptık ya da 75.000’lerden olan bu yükselişi ne diye yaptık?
Merkez bankası özellikle uzun vadeli tahvil faizini indirecek, bu da şirketlerin bugünkü değerlemelerini daha iyi bir seviyeye getirecek diye. Aslında MB’nin faiz indirmesi söz konusu hala, ama artık 80.000 konuşanların çok da fazla olmadığını gördük. 75.000’de tutunur tutunmaz hikayesi var. Bence burada 2’ye ayrılıyor konu:
1 - ‘Beklentiyi satın al gerçekleşince sat’ hikayesi olmuş olabilir.
2 - Faiz indirimlerine rağmen, hatta bundan sonraki faiz indirimlerine rağmen piyasanın bunu çok da fazla tahvil faizine koyamayacağı, bu işin bankalara beklendiği kadar yansımayacağı, hatta ve hatta krediler aşağı indiren bankaların mevduatta aradıklarını bulamadıkları 10’lar seviyesindeki mevduat faizinin de aşağı gelme konusunda direndiği yorumları da var. İşte bunların hepsi, bir parça Borsa İstanbul’un aynı beklentilere rağmen niye 80.000’i zorlayamadığını açıklıyor.
10 yıllık tahvil faizleri en düşük 8.75 gördü. Merkezin faiz indirimleri yani şu anki 8.75’lik fonlamayı aslında daha 50 ila 75 baz puan daha indirebileceği beklenmesine rağmen, şu an için bunu sadece fiyatlayabilen 2 yıllık. 10 yıllık biraz daha yurtdışına ve hatta Amerika’ya bakıyor.