Advertisement

Amerikan Merkez Bankası Fed önümüzdeki hafta 15-16 Eylül'de toplanacak. Piyasalar hafta başından beri bunun endişesini yaşıyor. Peki Fed ilk defa mı toplanıyor? Hayır. FED'in çok enteresan bir karar alması mı bekleniyor? Belki.

3 - 4 Eylül tarihleri arasında San Francisco Fed tarafından ortaya atılan ve arkasından genel olarak konuşulan iletişim diliyle ilgili bir değişiklik olacak. Piyasa bundan biraz huzursuz. Yani Ekim ayında tahvil alım programı bitiyor. Tamam, buraya kadar bir sorun yok.

Ama ondan sonraki toplantılarda daha önceden alışmış olduğumuz karbon kağıdı şeklindeki o fed toplantısı tutanaklarında hangi ifadeler kullanılabilir, bu ifadeler ne anlama gelebilir?

Tahvil alımını bitirdikten sonra faiz arttırımı için bizim bildiğimiz işsizlik oranının aşağı geliyor olması da tamam. İstihdam oranının artıyor olması da tamam. İş gücüne katılım konusu tamam, enflasyon konusu tamam.

Peki ama bunlara ne sıfatlar ekleyecek? İşte burada piyasa biraz huzursuz. Ayrıca piyasa bir miktar Yellen'ın ve Fed üyelerinin -San Francisco Fed'in ortaya atmış olduğu savdan da giderek - daha fazla zaman kaybetmeden önümüzdeki sene faiz arttırımı konusuna odaklanılması gerektiğini ve bunun ancak ve ancak veriler bozulur ise bir sıkıntı yaratabileceğini ve yine başka tezlerde de yüzde 60-61'lik bir iş gücüne katılım oranını düşüklüğünün çok fazla kafaya takılmaması gerektiği ve demografik yapının sonucu olduğuyla ilgili tezler de var.

Yani bizim bundan sonra 200 bin ve üzerinde gördüğümüz tarım dışı istihdam verisini, yüzde 6'lara doğru gerileyen bir işsizlik verisini nasıl okumamız gerekir? Nasıl okursanız okuyun ama bunun bir negatif tarafı yok. Her geçen gün "faiz arttırımı" demek.

FED bir şeyin altını çizmeye çalışıyor. Diyor ki "Ey piyasa, ben sana önümüzdeki sene yüzde 1, ondan sonraki sene yüzde 2.5 faiz olacak diyorum, inanmıyorsun. Hala iyi ihtimalle 2015 sonunu yüzde 0.75 ile fiyatlıyorsun. 2016 sonunu da yüzde 2.10'larla fiyatlıyorsun. Bak ben ciddiyim"e getiriyor.

Dolayısıyla bunların hepsi 15-16 Eylül'de konuşulacak bence. O yüzden piyasa biraz huzursuz ama bir noktada piyasanın huzursuzluğundan ziyade, mesela dünkü Amerika'nın 10 yıllık tahvil ihalesi. Boş tarafı var, dolu tarafı var. Boş tarafı yüzde 2.50'nin üzerine çıktı tahvil ihalesi, yüzde2.53'lere geldi. Dolu tarafı, yabancı tarafından sağlam talep var.

Diğer merkez bankalarının hala ihaleye talep gösteriyor olması piyasayı "Demek ki FED'den sonrası kabus değil" noktasına getirip sevindirmiş. Ama faiz yükseliyor. Teknik bir çalışmaya göre ABD "Artık rezerv para olmayalım, bu yük bize çok fazla geliyor" diyedursun, böyle teknik çalışmalar yapıladursun, dünyadaki 12 trilyon dolarlık rezervin yüzde 60'ı dolar cinsinden tutuluyor ve merkez bankaları bu durumdan rahatsız değil gibi görünüyor.

Peki bu resim bize ne getiriyor, biz bunu niye konuşuyoruz?  Şundan konuşuyoruz: Dolar endeksi 84.25 seviyesinde, en yüksek 84.50'ları gördü. Bir parça aşağıda ama gayet güçlü. Doların aşağı gelmek gibi bir niyeti yok gibi görünüyor.

84.50'lardan 84.20'lere çekilmesinin en büyük sebebi İngiliz Sterlininin biraz da yeni gelen anketlerde "bu iş olmayacak galiba İskoçlar ayrılmayacak" sonucunun çıkması ile 1.60'lardan 1.62'lere doğru yönelmesi, euronun yine bir parça 29'ların üzerine atmasından kaynaklanıyor. Güçlü dolar yükselen Amerikan tahvil faizi bana bu hikayenin değişmeyeceğini, Eylül ayının geri kalanında devam edeceğini söylüyor. Bu hikaye devam edecek olursa bize ne olur? İçeride Dolar-TL 2.20'nin üzerine atar mı? Merkez Bankası huyunu değiştirir mi, içeride yatırımcı panikler mi?