Advertisement

Başlık Avrupa'da özellikle de Brüksel'de bugünlerde çok fazla dillendirilen bir görüşün kısa hali. Yunansitan'da seçimleri Syriza'nın kazanması ve Başbakan Tsipras'ın, Brüksel'i şoke eden açıklamalarının ardından AB üyesi bir çok ülkede " Neler oluyor?" soruları ortaya çıktı. Bilindiği üzere Syriza önce ciddi bir "borç affı" istedi. Bu istek çok fazla zemin bulamayınca, bu sefer rota "şartların iyileştirilmesine " çekildi. Ancak şu bir gerçek ki, Yunanistan'ın Şubat sonu itibariyle AB ile olan anlaşmasının vadesi bitiyor ve Mart ayında IMF'e 1.5 milyar euroluk bir ödeme yapılması gerekiyor.

Syriza AB'yi ortadan bölüyor!

Başbakan Tsipras hükümeti kurduktan sonra Maliye Bakanı Varoufakis'i AB başkentlerine yolladı. Amaç, liderlerle yapılacak görüşmelerde "borcun ödeneceği ancak şartların kolaylaştırılması" fikrinin pekiştirilmesiydi.  Bu açıdan bakıldığında İtalya ve Fransa'da yapılan görüşmeler Bakan Varoufakis'i rahatlattı. İki sol tandaslı hükümet Yunanlılara "daha rahat ödeme  şartlarının" verilmesi konusunda hem fikir oldular. Ancak İngiltere, Hollanda ve Almaya'da gelen cevap çok sert oldu. Özellikle Merkel'in Yunanistan'a herhangi bir ayrıcalık sağlanması konusuna hiç sıcak bakmadığı anlaşılıyor. Almanya'da iktidarda olan Hristiyan Demokat Parti sözcüsünün " Yunanlıların kendilerini kimin yöneteceğini seçme hakları var elbette. Ancak bizim de daha fazla Yunan borcunu fonlamama hakkımız var" diyerek, bu konuda çok net konuşuyor.

Draghi son darbeyi vurdu

Bu tartışmalar içinde, Yunanistan "bana 3 ay izin verin. Haziran ayında size yeni bir program ile geri döneceğim. Bu arada ECB beni fonlamaya devam etsin" derken, Mario Draghi hiç beklenmedik bir hamle yaparak Yunan bankalarına fonlamayı kesti. Eğer Şubat sonunda Yunanistan eğer yeniden anlaşma yapmazsa, ECB üzerinden Yunan bankalarına fonlama vermeyeceğini açıkladı.

Peki İspanya'nın konu ile alakası ne?

İşte hikaye burada çetrefilleniyor. Syriza'nın sadece 4 yıl önce yüzde 5 oy aldığı  ve tamamen AB karşıtı söylemlerle yüzde 35 oya çıktığına gören başka ülkelerde de aynı söylemlerin arttığını görüyoruz. Örneğin İspanya'da Podemos Partisi'nin yükselişi. Son yapılan anketlerde oy oranının yüzde 23'e yükseldiği görülen partinin mevcut iktidar Rajoy'un People Partisi'nin arkasından 2. sıraya oturdu.

Madrid'de geçen hafta sonu 100.000 kişinin katıldığı Podemos'un organize ettiği mitingde, binlerce insan " Syriza!  Podemos ! we can win !" diye bağırdı.  Aralarında binlerce kilometre mesafe olan 2 ülke arasındaki halklar araında etkileşim hat safhada. Bu durum da Mayıs ayında seçimlere gidecek olan İspanya'da işlerin aynen Yunanistan'daki gibi karışabileceğini gösteriyor.

Bu sebeple;

Eğer AB Yunanistan karşısında esner ve geri adım atarsa bu " anti AB'cilerin " zaferi olarak addedilecek. Bu başarı da Yunanistan'dan kalkıp İspanya'daki Anti AB'ci Podemos'a oy olarak dönecek.

AB'nin böyle bir hata yapacağını düşünmüyorum.