Advertisement

 

FED'in faizleri artırma kararı yine ertelenmiş görünüyor. Haziran toplantısında FED Başkanı Yellen'in yaptığı açıklamalara bakılırsa; bir yandan Brexit korkusu, diğer yandan ABD'de bir miktar soğuyan istihdam verileri, FED'in faiz artırımlarını yıl sonuna doğru ötelediğini gösteriyor. Kanaatim odur ki; FED'in faiz artıırımları konusunda yapmış olduğu zigzaglar, piyasalardaki güvenilirliğini oldukça yıpratıyor. Diğer yandan da "işlerin iyi gitmediği" algısını oluştururak ekonomilere ekstra negatif hava pompalıyor.

Ancak bu ayrı bir tartışma konusu olsun...

Bu yazının konusu gelişen ülkelerin ekonomilerin genel bir analizi ve gelişmiş ülkelere göre avantajları/dezavantajları

Önce borç konusunda girelim...

Institute of International Finance'ın takip ettiği 20 major gelişen ülke ekonomisinin toplam borcu, 2016 yılının ilk çeyreğinde de 3 trilyon dolar artmış ve 52 trilyon dolara ulaşmış. Bu, gelişen ülkelerin ortalama yüzde 215 borçlu olduğu anlamına geliyor. Ancak aynı dönemde gelişmiş ülkelerin borcu kabaca yüzde 3 azalmış ve yüzde 387'ye düşmüş. Gelişen ülkelerin borcu daha yüksek ancak bu borç artık artmıyor. Gelişen ülkeler arasında borç/GSMH oranı son 1 yılda yüzde 20'den fazla artan ülkeler arasında Çin, Brezilya ve Suudi Arabistan geliyor. Türkiye ve Macaristan ise küçük de olsa borç/GSMH oranı aşağıya gelen ülkeler arasında.

Hangi Borçlar Artıyor?

Gelişmiş ülkelerde toplam borç düşüyor. Özellikle Finans sektörü ve hane halkında borçluluk oranları artmıyor, azalıyor. Ancak ülke (kamu) borçları artıyor. 2011'de  gelişmiş ülkelerin (kamu borcu) ortalama borç/GSMH oranı 2011'de yüzde 100'lerdeyken, 2016'da yüzde 115'lere gelmiş vaziyette. Finans kurumlarının borcu son 5 yılda 20 puan düşerek yüzde 110'lara gerilemiş. Şirket borçları da yüzde 90'lar seviyesinde.

Şimdi gelelim gelişen ülkelere... Burada en çok göze çarpan konu son 5 yılda 30 puan artan ve ortalama olarak bakıldığında GSMH'nin yüzde 105'e çıkan şirket borçları. Rakam vermek gerekirse, 2016'da gelişen ülkelerin şirket borçları toplam 26 trilyon $'ı bulmuş. Bu rakam 1996 yılında sadece 2.6 trilyon dolar imiş. Daha önemli bir gelişme ise, gelişen ülkelerdeki şirketlerin ortalama özsermaye karlılıkları, bundan 5 sene önce yüzde 15'lerde dolaşırken, bugün yüzde 10'lara gerilemiş durumda olması. Gelişen ülkelerde kamu tarafında ise oldukça rahat borç oranı yüzde 50'ler seviyesinde. 

Borçların ödemesi ne durumda?

2016 yılı içinde gelişen ülkelerin toplam 1.2 trilyon dolarlık borç ödemesi yapması grekiyordu. Bunun şu ana kadar yapılan kısmı yaklaşık 600 milyar dolar. En fazla geri ödeme 75 milyar dolar ile Çin'de. Arkasından 20 milyar dolar ile G.Kore ve 12 milyar dolar ile Rusya geliyor.

Görüldüğü üzere FED ve faiz tartışmaları aslında buz dağının görünen yüzü. İşin daha zor tarafı, gelişen ülkelerin şirketlerinin borç durumu ve hızla aşağıa gelen karlılıkları. FED'e kafayı takacağımıza bu borcu nasıl çevireceğiz? Sermayenin ürkmemesi için ne yapmak lazım? Şirketleri nasıl yeniden karlı hale getirebiliriz? Bunları düşünmemiz lazım.