Okuyunca ilk etapta saçma gelebilecek, hatta 'ekonomi yönetimi ciddi bir iştir, böyle sulandırılmış yöntemlerle bir yere varılmaz' diyenler olacaktır. Ya da 'Olur mu öyle şey? Böyle uygulamaların sonu önce hiper enflasyona, sonra stagflasyona gider' diye ciddi uyarılar da duymak son derece makul.
'Peki nereden çıktı şimdi bu başlık?' diyenleriniz için yazının geri kalanında dünyanın hızla bu noktaya gittiğini bir kez daha örneklerle hatırlatacağım.
ABD'de manşet yıllık enflasyon % 5 seviyesine yükselmesine rağmen çekirdek enflasyon % 2 seviyesine ulaşmadığı için (FED öyle istiyor) para basmaya devam ediyor. Bilanço 2 katına çıktı. Sonuç % 3 büyüme. O da 2010'da. 2011 için % 2.5 ortalama beklenti var.
İngiltere başka örnek. Enflasyon % 4'ü aştı. İngiltere Merkez Bankası (BOE) aynı FED gibi tahvil aldı, birçok banka kamulaştırıldı ve sonuçta büyüme % 1 seviyesinde. 2011'de İngiliz ekonomisinin küçülmesinden endişe ediliyor. İspanya, İtalya gibi ülkelerde de aynı problemler var. Yani büyüme için her türlü risk göze alınıyor, gerekirse enflasyon yaratılıyor.
Türkiye bu konuda şanslı. 2011 büyüme beklentisi % 5 - % 6 seviyesinde. Hem de enflasyonun son 40 yılın en düşüğünde olduğu noktada. Ancak son gelişmeler, enflasyonu yavaşlatma ve cari açığı azaltma noktasında frene basılmaya çalışıldığını gösteriyor. Her ne kadar haklı sebepleri var gibi gözükse de büyümeyi bu denli zapturapt altına almak bu dünya konjoktöründe ne denli kabul edilebilir, tartışılır.
Başbakan Erdoğan Londra'da yatırımcılarla buluşuyor
Bugün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Londra'daki Bloomberg International stüdyolarında mülakat verdikten sonra yine aynı yerde Londra'nın önde gelen finans, ekonomi ve iş dünyasının temsilcileriyle gorüşecek. Görüşmenin bir gün öncesi itibariyle benim Londra'da gördüğüm yatırımcıların soruları; Türkiye'nin Libya ve Nato müdahalesindeki tutumu, içerideki kitap toplatma konusunda iktidarın görüşleri, cari açık ve TCMB'nin enflasyon vurgusu şeklinde özetlenebilir.
Bakalım Başbakan Erdoğan'ın cevapları ne olacak?
