Dünyada 2008'de yaşanan Lehman Krizi'nden sonra ekonomi dünyasında çok şey değişti. Regulasyonlardan tutun da, ürünlerin sınırlandırılmasına kadar bir sürü değişiklik yapılarak bİr daha böyle bir kriz oluşmaması için uğraşıldı. Önemli bir başka değişiklik de piyasada oyuncu profilinin ve ağırlığının değişmesi oldu.
Daha önceleri bankalardan bulabildikleri 'leverage' kaldıraç imkânları mukabilinde, çok da fazla bankaların ayağına basmadan işlem yapan hedge fonlar, 2011 dünya piyasalarında bir numaralı oyuncu haline geldi. Bankaların kriz sonrası tasfiyesi ve ayakta kalanların da yeni uygulamalarla 'trading' yani sprekülatif alım satım dünyasından uzaklaşmak zorunda kalışları, meydanın boş kalmasına yol açtı. Boşluğu dolduran da artık iyice palazlanan hedge fonları oldu.
Artık bu fonların bir piyasaya girip çıkması; örneğin gelişmekte olan ülkeler (Emerging Markets) ya da bir ürün üzerinde ciddi alım yapması; örneğin (gümüş, altın, kakao) çok ciddi sonuçlar doğurabiliyor. Bu sebeple de bütün piyasa oyuncuları bir yandan gelen ekonomik verileri takip ederken, diğer yandan da bu fonların hangi piyasaya, ürüne girip çıktıklarını anlamaya çalışıyor.
Kısa bir süre öncesine kadar finans sektöründe hem banka hem de fon kısmında çalışmış bir kişi olarak, belki size daha net olayı şöyle izah edebilirim.
2008 öncesine kadar Londra ya da New York'ta herhangi bir bankanın gelişmekte olan ülkelere bölümünde görevli bir fon yöneticinin, (EM Trading Desk - Trader) görevlerinden biri hedge fonlara kârlı olabileceğini düşündüğü fikirleri (Trading Call) pazarlamaktı. Yani bir ülke kurunun, faizinin diğerine göre daha iyi gidebileceği şeklinde bir fikriniz varsa; önce bu pozisyonu kendi bankanız için alırsınız, daha sonra da bunun hâlâ para yapabileceği inancıyla sizle çalışan hedge fonlara önerirsiniz. Böylece eğer doğru çıkarsanız, hem siz hem de müsteriniz olan fon kârlı çıkar. Ayrıca fonun yapmış olduğu işlemden banka ayrıca komisyon kazanır.
Şimdi gelinen nokta ise nerede ise tam tersi. Artık fonlar çok ciddi rakamları yönetiyor. Yani banka traderının alabileceğinden çok daha fazla pozisyonu zaten onlar alıyor. Diğer yandan kriz sonrası işsiz kalan bir çok yetenekli trader/ stratejist / fon yöneticisi bankalardan fonlara geçti. Dolayısıyla zaten böyle bir fırsat ya da ihtimal varsa fonlar bunu bankalardan çok daha önce görüyor. Sonuçta geldiğimiz nokta; şimdi artık fonlar girip çıkıyor, bankalar ya da küçük orta ölçekli diğer yatırımcılarsa neredeyse olay bittikten sonra farkına varabiliyor.
Bunda ne var diyebilirsiniz? Ya da bir dönem bankaları izledik; şimdi fonları izleyebiliriz şeklinde de sorabilirsiniz. Aslında değişen az şey var. Grafikte de görüldüğü gibi fonların genel olarak aktif olduğu emtia, gelişmekte olan kurlar ve hisseler ve özellikle Euro/Dolar gibi oynaklığı yüksek, önemli kurları takip ederek trend değişikliklerini biraz gecikmeli olsa da anlayabilir ve ona göre pozisyon alabilirsiniz.
Tek sorun; kapitalizm ve global finansın dünyasının en acımasız, kural tanımaz ve kâr güdüsü yüksek olan hedge fonlarının hareketleri çok sert ve sık sık değişecektir. Dolayısıyla eğer küçük yatırımcıysanız ve eğer yeterince içinde değilseniz bu dünyanın; bir gün ne olduğunu anlayamadan bütün sermayenizin eriyip gittiğini görebilirsiniz.