Advertisement

Merkez Bankası yıl başından beri cari açık ile mücadele konusunda önlemler alıyor. Özellikle bankacılık sektörü üzerinde yoğunlaşan önlem paketinde, şu ana kadar munzam karşılık artışları öne çıktı.

Seçimlerin öncesinde, önlemlerin bankacılık sektörü özelinde ve parasal
tedbirler olarak alınması dikkat çekmişti. Ancak hemen herkesin beklentisi seçimler sonrasında reel sektöründe dahil edileceği, mali tedbirlerin ekleneceği ve Merkez
Bankası dışındaki diğer oyuncuların katılımı ile daha yoğun bir önlem paketiydi.

Seçimler bitti ve ilk resmi açıklama BDDK'dan geldi. Tüketici kredileri üzerinden yapılan bir düzenleme ile banka bazında tüketici kredisi/toplam kredi oranı % 20'yi aşan bankaların ayırması gereken genel karşılık oranları artırıldı. Ayrıca vade
bazında da uygulama yapan BDDK, tüketici kredilerinde vade ortalaması 1 ile 2 yıl
arasında olan bankalar için risk ağırlığını % 150; iki yıldan uzun bankalar için ise % 200'e artırdı.

Böylece bankalara verilen mesaj;

1- Tüketici kredilerinizin ağırlığını azaltın,

2- Verdiğiniz tüketici kredilerinde vadeyi kısaltın.

Genel olarak sektöre baktığımızda, Yapı Kredi Bankası hariç bütün büyük bankalar
alınan önlemlerden etkileniyor. Bunun dışında Katılım Bankaları da % 20 sınırının altında kaldığı için etkilenmeyenler arasında yer alıyor.

Şimdi BDDK'nın bu önlemleri niye aldığına bir göz atalım.

Yapılan açıklamalarda hanehalkı toplam yükümlülüklerinin (borçluluğunun) toplam varlıkları oranında hızlı bir artış olduğunun altını çizen BDDK, bu oranın Aralık 2009'da % 29,6 seviyesinden, Mart 2011'de % 35,1'e yükselmesine dikkat çekiyor.

Türkiye'de hane halkı borçluluk oranları, gelişmiş ekonomilerle karşılaştırıldığında oldukça düşük. Birçok ülkede % 100 seviyesine yaklaşan hanehalkı borçluluk oranı, Türkiye'de hala % 35 seviyesinde. Ancak bu oranın hızlı bir şekilde arttığı da bir
başka gerçek.

İtalya, ABD, İspanya gibi ülkelerde borçluluk oranlarının yüksek olması ve bu ülkelerin şu an içine düştüğü durum göz önünde alındığında, önlemlerin
yerinde olduğunu görüyoruz.

Burada sorun, % 9'a yaklaşan cari açık ile mücadelede bu önlemlerin yeterli olup olmayacağı. 63 milyar dolarlık cari açığımızın 36 milyar dolarlık kısmına şu an için bir şey yapamıyoruz. Daha sonra en büyük ithalat kalemini oluşturan ara malı ithalatında ve makine teçhizatında bir şey yap(a)mıyoruz. Faturayı da en kolay yerden tüketiciye ve bankalara kesiyoruz.

2001 Türkiye'sinden farklı olarak, Türkiye artık çok daha büyük bir ekonomi ve bunun içinde de farklı yapıların olduğu bir dönemdeyiz. Dolayısı ile 1 birim ihracat yapmak için 1.5 birim ithalat yaptığımız dönemde, enerji ithalatımızın %50'sini tek bir kalem doğal gaza bağladığımız bir noktada, bu alınan önlemler piyasaları ne kadar tatmin eder göreceğiz.