Türk piyasalarında işlem yapanlar iyi bilirler. Bu üç piyasanın birbiri ile ciddi bir korelasyonu vardır. Yani İMKB'de pozisyon alacak olan mutlaka kur ve faize bakar ve kararını ona göre verir ya da öbür cephede işlem yapanlar İMKB'nin hareketlerine tepkisiz kalamaz.

Piyasa oyuncularının yakından bildiği gibi; gelişmiş ülkelerde görülen korelasyon ile bizdeki farklı çalışır.

Örneğin ABD'de işler yolunda giderken yatırımcıların tahvil, bono stoklarını azaltığı, dolayısı ile tahvil faizlerinin yukarı gittiği görülür. Buradan çıkan para da  'büyüme hikayesi' satın alındığı için hisse senedine gider ve endeksler yükselir. Yani gelişmiş ülkelerde tahvil ve bono piyasası aslında güvenli liman görevini görür.

Bizim gibi piyasalarda ise topyekûn bir hareketlenme söz konusudur. Yani eğer ekonomide işlerin yolunda gideceği, büyümenin düzenli devam edeceği ve kur tarafında ciddi bir yol kazası beklenmiyorsa; hem faiz aşağıya gelir, hem kur değerlenir hem de hisse senetlerinde ciddi bir yükseliş söz konusu olur.

Madalyon tersine döndüğünde ise faiz tarafı güvenli liman görevini yerine getiremediği için (ya da kısmen getirebildiği için) döviz fiyatı yükselir. Türk Lirası, Euro ve Dolar'a karşı değer kaybeder. İMKB'de de özelikle yabancı menşeili satışlar öne çıkar.

Resme bu şekilde baktığımızda öyle ya da böyle bu üç piyasanın bir noktada aynı yöne gittiğini görüyoruz. Grafikte de görüleceği gibi, Haziran sonu itibari ile kur ve faiz cephesi 1,61 ve 9,10 seviyeleri ile geçtiğimiz Mart başındaki duruma geri dönmüş durumda.

Hatırlatmak açısından 2011 Şubat-Mart  ayları, global piyasalarda sert satışların yaşandığı, risk iştahının çok hızlı azaldığı bir dönemdi.

İMKB'ye baktığımızda ise endeksin beklendiği gibi gerilediğini, ancak Şubat/Mart seviyesinin üzerinde olduğunu görüyoruz. O dönem endeks 57,000-58,000 bandına kadar çekilirken, şu anki seviyenin 61,000'lerde olduğunu görüyoruz.

Daha önceki tecrübelerimden de sabittir ki; işler yolunda çıkmaya başladığında ve piyasalar tedirginliğe kapıldığında, ilk ve uzun soluklu tepki kur sephesinde olur. Döviz piyasası reel sektörü de fiyatladığından, bozulma başladığında öncü gösterge gibi görev görür. Ancak bir süre sonra burada "overshoot" denilen aşırı satımların olduğunu da piyasa zaman zaman gözlemlemiştir.

İşte bu dönemlerde de, yani aşırı satımdan dönüşün başlayacağı ya da piyasaların tekrar normalleşmeye başladığı dönemlerde de hisse senetleri ilk tepkiyi verir.

Eğer şu anki fiyatlamada kur aşırı satım bölgesine yakın diyorsanız; İMKB'nin buralarda tutunmasını bir işaret olarak alıp,  bir ralli beklentisine girebilirsiniz.

Eğer benim gibi "yok o safhaya daha gelmedik" diyorsanız da, hâlâ gözünüz kur üzerinde olsun. Çünkü döviz fiyatlarının yükselmesi faizi de İMKB'yi de daha vurabilir.

Advertisement