Advertisement

Dün Merkez Bankası kurda yaşanan değer kaybına karşı beklenen ilk kurşununu attı. Döviz alım ihaleleri iptal edilirken, aynı zamanda 1 yıldan sonraki döviz munzam karşılıklarında da 1 puanlık indirim gidilierek piyasaya 590 milyon USD'lik bir ekstra likidite sağlandı. Bu hamlelerle Merkez Bankası kurdaki yükselişe değil ama dün özellikle gördüğümüz oynaklığa tepkisini vermiş oldu.

Piyasalarda geçen hafta başlayan, bu hafta da devam eden tartışma konusu TL'deki değer kaybı, ekonomi yönetimini ve Merkez Bankası'nı ne kadar rahasız ediyor?

Özellikle ciddi bir açık pozisyon üzerinde oturan reel sektör temsilcilerinden serzenişler gelmeye başladı. 'Rekabetçi kur istiyorduk ama bu seviyeden sonrası bizi zor durumda bırakır' şeklinde özetlenebilecek yorumlarda bulunan reel sektör de gözler Merkez Bankası'na döndü.

Diğer yandan sermaye piyasaları da oldukça tedirgin. Daha önce güçlü TL yüksek faiz ile yaşamaya alışmış olan finans piyasaları da olup biteni tedirginlikle seyrediyor.  Özellikle yabancı yatırımcılarla işlem yapan sektör temsilcileri hem Borsada hem de tahvil /bono piyasasında yabancı yatırımcının kurun değer kaybından ürktüğünü ve TL stabilize olamadan pozisyon almak istemediğini belirtiyor.

Kurun yükselişinden en çok memnun olmasını beklediğimiz ihracatçı tarafında da durum çok net değil aslında. TL'nin değer kaybı bir yandan kârlılığı ve rekabet imkânlarını artırırken, kurun aşırı değer kaybı sonucunda oluşabilecek enflasyon ve faizin yükselmesinden endişe ediyorlar. Böyle bir durumda kredi maliyetleri negatif etlienecek olan ihracatcılar da kurun bu seviyelerde yataya geçmesini bekiyorlar.

Peki ekonomi yönetimi ve Merkez Bankası ne düşüyor?

Bunu çok net bilemiyoruz. Ancak piyasada şöyle bir hava oluşmaya başladı. %9'luk cari açığı orta ve uzun vadede aşağıya indirmenin tek yolu; ekonominin dolar kuruna olan duyarlılığı azaltılıp, faize olan duyarlılığın yükseltilmesi ve bu modelin de göreceli olarak esnek ve zayıf TL kuru ile yönetilmesi şeklinde özetlenebilir.

Biraz Asya modeline benzeyen, katma değerli ürünlerin üretilip ihracını hedefleyen bir model eğer ekonomi yönetiminin kafasında var ise; bunu piyasalar ile bir an önce paylaşılmasında fayda var.

Şu anki görüntü, kurun yükselişinden endişe etmeyen ama günlük verdiği tepkilerle (Örnek: Bakanlardan gelen "kriz geliyor" açıklamaları, Merkez'in döviz alım ihaleleri iptali vb.) piyasaların kafasını karıştıran bir tablo.

700 milyar dolarlık GSMH, %9 cari açık kompozisyonu riskli bir senaryo. Çok dikkatli ve net olmak lazım. Aksi taktirde eğer piyasanın kafası karışırsa ortaya çıkan sonuç yıkıcı ve yıpratıcı olabilir.