850 milyon euroluk baharat sektöründe ihracat sancısı
Türkiye sahip olduğu 12 bin bitki çeşidi ile inanılmaz bir zenginliğe sahip.
Tıbbi ve aromatik bitkiler açısından ciddi bir katma değer fırsatı ve ekonomik hacim söz konusu.
Ancak tıpkı bir çok tarımsal üründe de olduğu gibi bu potansiyeli de ekonomik bir değere çeviremiyoruz.
Bir önceki yazımızda baharat sektöründeki fiyat artışlarının nedenlerini ve sonucunu ele almıştık.
Konunun biraz da ithalat, ihracat politikaları ile katma değer tarafına değinmekte fayda var.
Sektör temsilcileri, ithalat tarafında uygulanan hatalı politikalar yüzünden hem iç piyasada fiyat artışlarının yaşandığı hem de ihracat tarafında fırsatların kaçtığı görüşünde.
Türkiye'nin 2014 itibariyle baharatta 30 milyon dolarlık ithalat, 150 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi.
Aslında bahsettiğimiz zengin potansiyele göre ihracat rakamları olması gereken potansiyelin çok çok altında.
Peki neden?
Nerede yanlış yapıyoruz? Eksiğimiz ne?
Aktar Gıda Genel Müdürü Erhan Yalın, bu durumu şu sözlerle özetliyor: “Baharat üretiminde Türkiye hem coğrafi alan hem de iklim açısından ciddi potansiyele sahip ama bu fırsatı bir türlü hayata geçiremiyoruz. Planlı, organize, bilinçli bir üretim maalesef söz konusu değil.”
Türkiye'de üretilen baharat ürünlerinin başında kekik, adaçayı, defne yaprağı, beyaz haşhaş, kimyon, nane, biber geliyor. Ve bir çok ürünün üretiminde dünya birincisiyiz.
Türkiye'de üretilme şansı olmayan ve ithal edilen ürünlerin ağırlıklı kısmı ekvator kuşağında sıcak ve nemli ortamda yetişiyor. O yüzden başta karabiber olmak üzere hindistan cevizi, tarçın, zerdeçal, zencefil gibi ürünleri ithal etmek zorunda kalıyoruz.
Sektörün anlam veremediği ve ihracat tarafında önünü tıkayan uygulama ise içeride üretici olmamasına rağmen birçok ithal baharat ürününde yüzde 30 ila yüzde 50 arasında değişen gümrük vergileri.
İthalat rejimindeki yanlış uygulamalar yüzünden katma değer yaratılarak yurtdışına markalı paketlenmiş ürün ihraç etmek şu an oldukça zor. Bu aynı zamanda Türkiye'de üretilen ve rekabet avantajı olan ürünlerin de ihracatını olumsuz etkiliyor.
Aktar Gıda Genel Müdürü Erhan Yalın, Türkiye'nin bu alandaki fırsatını şöyle açıklıyor: “Baharat, tıbbi ve aromatik bitkiler sektörü oldukça büyük. Yaklaşık 850 milyon euroluk bir pazardan bahsediyoruz. Biz paketli pazar olarak yurtdışında varlık gösteremiyoruz çünkü portföyümüzün yüzde 50'si ithal ve yüksek vergilerle gümrüklendirilmiş ürünler. ABD, Avrupa, Yakın Orta Doğu bölgelerindeki ülkelerde bu tarz ürünlerde gümrük vergileri sıfır.”
Bu soruna bir yorum da Tüm Aktarlar ve Baharatçılar Tıbbi ve Aromatik Bitki Yetiştiricileri Derneği (TABDER) Başkanı Ayhan Ercan'dan geliyor.
Türkiye'nin kekik haricinde birçok ürünü dışarıya satamadığını belirten Ercan, “Çünkü başta Avrupa olmak üzere yurtdışındaki birçok firma tüm baharat çeşitlerini birarada paket halinde satın almak istiyor. Yerli ürünlerde fiyat avantajımız varken ithal ürünlerdeki yüzde 30-50'lik gümrük vergileri nedeniyle içinde hem ithal hem yerli 8-10 çeşit baharatın yer aldığı ambalajlanmış ürünlerde rekabet avantajımız kayboluyor” diyor.
Gümrük vergilerinin işlenmiş ürünlerdeki ihracatı da zora soktuğunu kaydeden Ercan, söz konusu sorunların çözülmesi durumunda şuan 150 milyon dolar seviyesinde olan baharat ihracatının kısa sürede en az ikiye katlanacağı görüşünde.
Bu işin bir boyutu.. Gelelim diğer önemli bir noktaya.. Katma değer yaratmak..
Tıpkı üretiminde dünya lideri olduğumuz birçok tarımsal üründe olduğu gibi tıbbi ve aromatik bitkilerde de üretim ve ham satıştan öteye gidememek sorunu hakim.
Bu soruna somut bir örnek veren Erhan Yalın, “ABD'ye gerçekleştirdiğimiz ihracatlar var. Sterilize edilmiş, paketlenmiş, ambalajlanmış bir kutu ürünün fiyatına, Türkiye yaklaşık 20 kilograma denk gelen bir çuval kekiğin fiyatına eş değer ürün tahsilatı gerçekleştiriyor” diyor.
Biz bir tarafta 20 kg ham ürünü satıp gelir elde ederken, karşı taraf bu ürünü alıp işleyip katma değer yaratarak aynı geliri sadece 600-700 grama denk gelen bir paket üründen elde ediyor.
Yani Türkiye'ye özgü birçok bitki yurtdışına ham ithal edilip, başka ülkelerde işlenerek dünyaya dağıtılıyor. İşin eziyetini bizim üretici çekiyor, kaymağı ise yurtdışında katma değer yaratanlar yiyor.
Tüm Aktarlar ve Baharatçılar Tıbbi ve Aromatik Bitki Yetiştiricileri Derneği (TABDER) Başkanı Ayhan Ercan da bu noktada sektördeki en büyük eksikliklerden birisi olarak katma değer yaratmak ve bunun alt yapısı niteliğindeki Ar-Ge yoksunluğunu gösteriyor.
Yetiştirici, üniversite ve devlet işbirliği noktasında organizasyonun kopuk,desteğin yetersiz olduğuna dikkat çeken Ercan, “Araştırma-Geliştirme anlamına gelen Ar-Ge'yi biz ARakla-GEtir mantığı ile çalıştırıyoruz. 30'ün üzerinde üniversitede tıbbi aromatik bitki teknikerliği yetiştiren yüksekokul var. Bunlar üniversite olursa neden mühendis yetiştirmeyelim? İlaç sanayi için niye bitki yetiştirilmesin? İthalatımız neden azalmasın?” sorularına yanıt aranmasını istiyor.
İşin özü safran, lavanta, ıhlamur, yaban mersini, adaçayı, melisa gibi bir çok tıbbi ve aromatik bitkide ciddi üretim ve katma değer yaratarak ihracat potansiyeli mevcut. Ayrıca Türkiye bir çok baharat ürününü ithal etmek yerine kendisi yetiştirebilir.
Tıbbi ve aromatik bitki yetiştiriciliğinde önemli fırsatların doğduğunun da altını çizen Ayhan Ercan, bu konuda yatırım fırsatını kollayan üreticilere de ip uçları veriyor. Ercan, arzın talebi karşılamakta yetersiz olduğu ürünler arasında çörek otu, melissa ve türleri, yeşil çay ve türleri, ebe gümeci çiçeği, hatmi çiçeği, yaban mersini ve adaçayını gösteriyor.
Özetin özetini bir akademisyenin sözleri ile verelim.
Pamukkale Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Çelik, "İspanya bizim kadar bir floraya sahip olmamasına rağmen yıllık 35 milyar dolarlık bir girdi sağlıyorsa, İtalya 12, İran ise 8 milyar dolar gelir elde ederken, 4 bin 200'ü sadece Türkiye'de yetişen 12 bin bitki çeşidi olan ülkemizde yapılacak çalışmalar ve hedefli projelerle 100 milyar dolar civarında yıllık gelir sağlanacağını düşünüyorum" diyor.