Advertisement



Bu sözler Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) Yönetim Kurulu Başkanı Kamil Yılmaz’a ait.

TÜRKTOB’ün düzenlediği “Tohumculuk Sektörü Ulusal Strateji Geliştirme Projesi” kapanış programında sektöre yönelik bilgiler paylaşan Yılmaz’a son dönemde sektörde yaşanan birleşme ve satın almaları sorduk.

Hatırlayacağınız üzere tohumculuk alanında Türkiye'nin en büyük firmalarından biri konumundaki May Tohum'un yüzde 35'lik hissesi, geçtiğimiz aylarda Güney Afrika merkezli tohumculuk firması Zaad Holdings Limited'e satıldı.

Tohum şirketlerinin stratejik bir hedefi ve misyonu olduğunu ifade eden Yılmaz, Türkiye’deki şirketlerin büyümesi için birleşme politikası izlemesi gerektiğini söyledi.

Yılmaz, “Sermayesi yetersiz şirketlerin Ar-Ge’sini, sermayesini, bilgi ve birikimini birleştirmesi gerekir. Biz, bağımsız çalışmayı tercih ediyoruz. Türkiye’nin firmalarının dışa açılması ve büyümesi için konsolidasyonlara gitmesi gerekiyor” dedi.

Tohumculuk sektöründe birleşme ve satın almaların neden stratejik önemde olduğunu anlamak için TüRKTOB Başkanı Yılmaz’ın paylaştığı verileri sizlere de aktaralım.

Ticarete konu olan küresel tohum pazarının büyüklüğü yaklaşık 50 milyar dolar.

7 alt birliği çatısı altında toplayan TÜRKTOB’un bünyesinde 791 şirket bulunuyor. Bunların 739’u yerli, 30’u yabancı, 22’si ise yerli ve yabancı ortaklı şirketler.

Nicelik olarak her ne kadar yerli sayısı fazla gözükse de burada önemli olan şirketlerin niteliği. Yani az sayıdaki yabancı ve yabancı ortaklı şirketin toplam pazardaki payları ve ağırlığı.

Bu konuda toplam pazara yönelik net bir oran alamadık ancak yabancı şirketlerin Türkiye tohum pazarında oldukça önemli bir ağırlık ve etkiye sahip olduğunu düşünüyoruz.

Toplantıda paylaşılan bazı veriler de bu düşüncemizi destekler nitelikte...

Örneğin yabancı şirketlerin mısır, şeker pancarı ve ayçiçeğindeki pazar payları yüzde 90 seviyelerinde. 10 yıl önce bu oranın yüzde 100 olduğunu duyunca, bugünkü yüzde 90 seviyesine sevinsek mi üzülsek mi bilemedik.

Sebze tohumunda ise iç pazarda yerli firmaların pazar payı yüzde 60 seviyelerinde. Yabancı payı da haliyle yüzde 40’larda.

Tekrar dönelim rakamlara…

TÜRKTOB Başkanı Kamil Yılmaz’ın verdiği bilgilere göre sertifikalı tohum üretimi 2016’da bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 7 artarak 958 bin tona ulaşmış. 

2023 yılı için 1 milyon tonluk sertifikalı tohum üretimi hedefine 2017 itibariyle yaklaşan TÜRKTOB, 2023 hedefini 1,5 milyon tona revize etti.


Bugün Türkiye’de 4 milyar adet fide, 138 milyon adet fidan, 1,5 milyar adet süs bitkisi üretiliyor.

2016 itibariyle kamunun tohum üretimindeki payı yüzde 18, özel sektörün payı ise yüzde 82 düzeyinde.



Gelelim sektörün ihracat ve ithalat rakamlarına…

Türkiye’nin bugün tohum ithalatından vazgeçse dahi kendine yeterli bir tarımsal ürün arzını rahatlıkla sağlayacak konumda olduğunu kaydeden Yılmaz, 2016’da tohum ihracatının 154 milyon dolar seviyesine ulaştığını kaydediyor. Süs bitkileri ve fidan ihracatını da eklerseniz 70’den fazla ülkeye gerçekleştirilen ihracat rakamı 262 milyon dolara çıkıyor.

Tohum ithalatı ise 2016 yılında 202 milyon dolar seviyesinde gerçeklemiş. İthalatta daha çok sebze tohumları ön plana çıkıyor.




Biz de bu konuyla ilgili elimizdeki notları sizlerle bir kez daha paylaşalım.

Bugün Türkiye, sebze tohumu ihtiyacının yaklaşık yüzde 50'sini ithal ediyor. Ödediğimiz döviz 90 milyon dolar seviyesinde. Hububat tohumunda ithalat oranı yüzde 20 civarında. Resmi verilere göre 2011-2016 yılları arasında tohum ithalatımız 1,2 milyar dolara yakın düzeylerde.

TÜRKTOB Başkanı Kamil Yılmaz, atalık/yerel tohumlara yönelik kamuoyundaki kaygılar ile ilgili de konuştu.

Yılmaz, “Yerel tohumların kullanımı hiçbir zaman yasaklanmamıştır. Çiftçimiz kendi ürününden elde ettiği tohumları kullanabilir, mübadele edebilir” dedi.

Ancak burada bir noktayı netleştirmekte fayda var.

Kamuoyu zaten atalık/yerel tohum kullanımının yasak olmadığını biliyor. Endişe, atalık/yerel tohumun kanunen ticari satışının yasaklı durumda olması ve yeterli desteği görmediği için çeşitliliğin ve türlerin her geçen gün sayısının azalması.

Kamuoyunun bir diğer kaygısı ise 2018 itibariyle 5 dekarın üzerindeki alanlarda yerel/atalık tohum ile üretim yapmak isteyen çiftçinin desteklemelerden yararlanamayacak olması.

Bu da yine kamuoyunda “Yerel/atalık tohum kullananlar desteklemelerden mahrum bırakılarak cezalandırılıyor mu? sorusunu akla getiriyor.

Sonuçta atalık/yerel tohumlar, bulundukları coğrafyada toprak, su ve iklim şartlarına binlerce yıl süren doğal seleksiyon sonucu adapte olmuş durumda ve bu haliyle monokültüre karşı biyoçeşitliliğin sigortası niteliğinde.

Genetik çeşitlilik ve gıda güvenliği açısından, konuya bu şekilde yaklaşmak gerektiğini düşünüyoruz.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com