Advertisement

 

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), yılın üçüncü enflasyon raporunu yayımladı.

Biz raporun daha çok tarımsal üretim ve gıda enflasyonu tarafına odaklandık. 

Raporda yer aldığı üzere işlenmemiş gıda fiyatları enflasyonu 2018 yılı ikinci çeyreği sonunda önceki çeyreğe göre 16,9 puan yükselerek yüzde 23,2’ye ulaştı ve Nisan ayı Enflasyon Raporu varsayımının oldukça üzerinde gerçekleşti.

Gıda fiyatları 'Merkez’in ana gündeminde yer alıyor ve mevcut şartlarda uzun süre gündeminde kalmaya da devam edecek gibi gözüküyor.

Bunun sinyallerini de güncellenen tahminler zaten veriyor.

TCMB, 2018 yıl sonu gıda enflasyonu tahmini yüzde 7’den yüzde 13’e revize etti. Bu da yıl sonu tüketici enflasyonu tahmini güncellemesine 1,4 puan katkıda bulunuyor.

2019 yıl sonu için ise yüzde 7 olan gıda enflasyonu varsayımı yüzde 10’a revize edildi. Bu revizenin de tüketici enflasyonu tahmini güncellemesine katkısı 0,7 puan olarak hesaplanıyor.

İşin özü, tarımda üretimden tüketime kadarki zincirin tüm halkalarındaki aksaklıklar düzeltilmediği sürece gıda enflasyonundaki bozulmanın gündemden düşmesi zor.

TARIMDA YAPISAL SORUNLAR

TCMB yönetimi, enflasyon raporunda gıda enflasyonu tarafındaki sert yükselişe dikkat çekerken, tarımsal üretimdeki yapısal sorunlara yönelik de önemli tespitlerde bulunuyor.

108 sayfalık raporda “İşlenmemiş Gıda Enflasyonunda Yapısal Sorunlar ve Çözüm Önerileri” başlığı yer alıyor.

Bu bölümde, işlenmemiş gıda ürünlerinde gözlenen yüksek artışların arkasında yatan konjonktürel sebepler yapısal sorunlar merceğinden bakılarak ele alınmış.

Raporda ayrıca tespitlerin ötesine geçilerek yapısal sorunlara çözüm olabileceği değerlendirilen politika önerileri tartışmaya açılmış.

TCMB’nin penceresinden baktığımızda yapısal sorunlar olarak, dönemsel arz açıkları, stoklama ve fiyat spekülasyonu yapma davranışları, tedarik zincirindeki aracıların çokluğu ve geri kalmış lojistik süreçler karşımıza çıkıyor.

“Türkiye’de işlenmemiş gıda ürünlerinde zaman zaman ortaya çıkan arz açıklarının ani ve yüksek fiyat artışlarına sebebiyet vermesi asıl itibarıyla yapısal faktörlerden kaynaklanmaktadır” ifadesine yer verilen raporda, “Bu noktada, etkin ve dinamik bir tarımsal üretim planlaması yapılamaması önemli bir yapısal sorun olarak görülmektedir” denildi.

TCMB, bu noktada atılması gereken adımları ise şöyle özetlemiş: “Üretim planlaması yapılabilmesi için tarımsal istatistik, rekolte tahmini ve erken uyarı sistemi altyapısının güçlendirilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede, tarımsal istatistiklerin kapsamının genişletilmesi ve kalitesinin artırılması büyük önem taşımaktadır.”

TCMB, buna ek olarak, tarımsal rekoltenin dinamik olarak takibi ve tahminine imkân sağlayacak sistematik bir yapının kurulmasının da arz sürekliliğini ve fiyat istikrarını korumak için gerekli önlemlerin zamanında alınmasına katkı sağlayacağı görüşünü paylaştı.

TARLA-SERA-TARLA GEÇİŞLERİ

Dönemsel arz açıklarına yol açan bir diğer yapısal sorunun da özellikle yaş sebze ürünlerinde tarla-sera-tarla geçişlerinin iyi idare edilememesi olduğunun altı çizilen raporda, “Söz konusu geçişler kısa süreli de olsa arz açıklarına yol açmakta ve piyasada hüküm süren aracılara fiyat spekülasyonu yapma ve aşırı kazanç sağlama imkânı getirmektedir. Tarla-sera ve sera-tarla geçiş süreçlerinde arz sürekliliğinin sağlanması adına bütüncül bir yaklaşım geliştirilip uygulamaya konulmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu çerçevede, mevcut seraların rehabilite edilmesi ve yeni, modern seraların kurulmasının teşvik edilmesi öncelik taşımaktadır” deniliyor.

Türkiye’de patates, limon, kuru soğan ve elma gibi saklanabilir yaş meyve ve sebze ürünlerinin depolanması ve depolanan ürünlerin tedarik zincirine sokulması sürecinde zaman zaman piyasa aksaklıkları yaşandığına dikkat çekilen TCMB’nin enflasyon raporunda, söz konusu piyasa aksaklıklarının, özellikle arz açığı olduğu dönemlerde, ilgili ürün fiyatlarında ani ve hızlı artışlara yol açabildiğine dikkat çekiliyor.

Raporda, bu çerçevede, lisanslı depoculuk ve ürün ihtisas Borsacılığı sisteminin etkin olarak çalışmasının önemine vurgu yapılıyor.

Söz konusu sistemin uzun süre saklanabilen ve standardize edilebilen hububat ve baklagiller gibi tarım ürünlerinin depolanmasına ve derin bir piyasada ticaretine imkân verdiği kaydedilerek, “Lisanslı depoculuk üreticinin finansmana erişimini kolaylaştırmakta, kayıtdışılığı azaltmakta, ürünün zamanlama ve miktar olarak dengeli şekilde piyasaya sürülmesine zemin hazırlamakta ve böylelikle saklanabilir gıda ürünleri piyasalarında sağlıklı ve istikrarlı fiyat oluşumuna katkı yapmaktadır” denildi.

Yine patates ve kuru soğan gibi ürünlerin saklandığı doğal depoların da düzenlenerek depoculuk faaliyetlerinin kayıt altına alınmasının piyasa bozucu kolektif hareketlerin önüne geçilmesi açısından kritik önem taşıdığına vurgu yapıldı.

TEDARİK ZİNCİRİNDE ARACI ENFLASYONU

Türkiye’de işlenmemiş gıda ürünlerine ilişkin bir diğer yapısal sorun olarak da tedarik zincirindeki aracıların çokluğu ve gelişmiş ülke uygulamalarının gerisinde kalan lojistik süreçlerin gösterildiği raporda, “Birçok gelişmiş ülkede gıda üretimi, dağıtımı ve pazarlaması büyük ölçüde üretici birlikleri tarafından yapılırken, ülkemizde üretici birliklerinin tedarik zincirindeki payı son derece sınırlıdır. Türkiye’de tarımsal ürünlerin temini, taşınması, muhafaza edilmesi, ambalajlanması ve tasniflenmesi gibi pazarlamaya ilişkin fonksiyonların birçoğu aracılar tarafından yerine getirilmektedir. Bu durum bir taraftan üreticilerin aracılara olan bağımlılığını artırırken, diğer taraftan, pazarlama kanallarının uzamasına, maliyetlerin artmasına ve pazarlama payının yükselmesine sebebiyet vererek nihai tüketici fiyatını yukarıya çekmekte ve fiyat istikrarını bozmaktadır” ifadelerine yer verildi.

Merkez Bankası’nın dikkat çektiği bir başka nokta ise küçük çiftçilerin genel olarak tüccara ve diğer aracılara borçlu olması ve tarımsal faaliyetini söz konusu kayıt dışı borçluluk üzerinden devam ettirmek zorunda kalması.

Söz konusu durumun çiftçinin tarımsal katma değerden hak ettiği payı alamamasına yol açtığı kaydedilen raporda, bu durumun çiftçiyi üretimden caydırdığı ve fiyatlar üzerinde yukarı yönlü baskı yarattığı belirtildi.

TOPTANCI HALLERİNİN MODERNİZASYONU

İşlenmemiş gıda tedarik zincirindeki lojistik süreçlerin iyileştirilmesi bağlamında toptancı hallerinin modernizasyonu kritik önem taşıdığı kaydedilen raporda, “Ülkemizde elverişsiz koşullarda faaliyet yürüten 175 toptancı hali, piyasa yapısını sığ ve parçalı hale getirmektedir. Belediye işletmeciliğine dayanan mevcut hal işletim modeli ve mülkiyet yapısı eksik rekabete yol açmaktadır. Ayrıca, hallerin mevcut konumları (ulaşım, lojistik, teknoloji gibi) değişen altyapı koşullarına uymamakta ve üretim ve tüketim noktaları arasında etkin dağıtımı sağlamak açısından yetersiz kalabilmektedir” denildi.

Tüm bunların sonucu olarak da işlenmemiş gıda ürünlerinde sağlıklı ve istikrarlı fiyat oluşumu sağlanamadığına vurgu yapılan raporda, gıda güvenliği kontrol ve denetim hizmetlerinin de hak ettiği ölçüde yapılamadığına dikkat çekildi.

UYGULAMADA GECİKMELER YAŞANIYOR

Hatırlayacağınız üzere Türkiye’de yaş meyve ve sebze ürünleri tedarik zincirindeki lojistik süreçlerin modernleştirilmesi amacıyla sebze ve meyvelerin toptan ve perakende ticaretinde uyulması gereken standart uygulamalara ilişkin usul ve esaslar hakkında tebliğ 2017 yılında yayımlanmıştı.

Gıda Komitesi tarafından açıklanan ve atılan bu adım çerçevesinde, meyve ve sebze ürünlerinin hasat sonrasında uluslararası normlara uygun tek ve çok kullanımlık ambalajlarla paketlenmesi, nakliye süreçlerinin iyileştirilmesi amacıyla soğutuculu araçlarla taşınması ve perakende satış noktalarında soğutuculu reyonlarda sergilenmesi hususlarında yeni standartlar belirlenmişti.

Teoride alınan bu kararların pratikte benzer hızda gitmediğini TCMB raporunda şu ifadeyle ortaya koyuyor: “Bununla birlikte, uygulamada gecikmeler yaşandığı görülmektedir.”

SÜT VE EKMEKTEKİ RİSK

Merkez Bankası, önümüzdeki döneme dair gıda fiyatlarına yönelik hareketlerde süt ve ekmek tarafındaki gelişmelere dikkat çekiyor.

Raporda, “İşlenmiş gıda fiyatlarının önümüzdeki dönem görünümü üzerinde çiğ süt referans fiyatındaki son düzenlemenin olası yansımaları ile ekmek-tahıllar kaynaklı yukarı yönlü riskler bulunmaktadır. Çiğ süt fiyatlarında başta yem fiyatları olmak üzere birikmiş maliyet baskılarının süt ürünleri kanalıyla işlenmiş gıda enflasyonunu olumsuz yönde etkileme potansiyeli bulunmaktadır. Ayrıca, buğday alım fiyatlarındaki artışa bağlı olarak başta ekmek olmak üzere ekmek-tahıl grubu fiyatları üzerinde de yukarı yönlü riskler söz konusudur” deniliyor.

Orta vadeli enflasyon görünümüne dair risklerin ağırlıklı olarak yukarı yönlü olduğuna vurgu yapan TCMB’ye göre, yukarıdaki tespitler ışığında ana senaryoda esas alınan görünümü değiştirme ihtimali bulunan riskler arasında ‘gıda fiyatlarındaki yükselişin devam etmesi’ de yer alıyor.

TCMB’nin enflasyon raporunda tarımsal üretim ve sonraki sürecine yönelik yapısal sorunların önemli bir kısmı net bir şekilde ortaya konuyor.

Aslına bakarsanız, altı kalın çizgilerle çizilen yapısal sorunlar, tespitler ve çözüm önerilerinde yeni bir şey yok.

Yıllardır neredeyse her yazımızda benzer noktaları gündeme getirip, sizlerle paylaşıyoruz.

Asıl sorun, bu tespit ve önerilerden ders çıkarılıp çözüm odaklı eylem planının hayata geçirilememesi.

Yakın dönemde enflasyon üzerinde oldukça etkili olan gıda fiyatlarındaki artış ve aşırı oynaklığın önüne geçebilmenin yolu tespitlerin ötesine geçip artık somut adımlar atarak geçici değil kalıcı çözümleri sağlamaktan geçiyor.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com