Advertisement

Hepimizin gündeminde yaş meyve sebze fiyatları ve tanzim satış yerleri var.

Dikkatler o tarafa çevrilmişken bugün TÜİK tarafından yayımlanan önemli bir veriyi de gözden kaçırmayalım.

Kırmızı Et Üretim İstatistikleri 4’üncü Çeyrek Verisi”nden bahsediyoruz.

2018 yılının 4’üncü çeyreğinde kırmızı et üretimimiz bir önceki çeyreğe göre yüzde 23,5 gerilerken, bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 12,1 azaldı.

Bu haliyle de 2018 yılı genelinde toplam kırmızı et üretimimiz yıllık bazda yüzde 0,7 gerileyerek 1 milyon 118 bin ton seviyesinde gerçekleşti.

İsterseniz bu verilerin biraz önüne ve arkasına bakalım.

Üretimin yarınlardaki seyrine dair neden ve sonuçlara göz atalım.

Son 3 yıla baktığımızda kırmızı et üretimimizde bir düşüş trendi dikkat çekiyor.

2016’da 1 milyon 1176 bin ton kırmızı et üreten Türkiye, 2017’de 1 milyon 126 bin ton kırmızı et üretmiş.

2018’de ise biraz önce paylaştığımız 1 milyon 118 bin tonluk bir kırmızı et üretimi söz konusu.

Bu arada önemli bir noktayı hatırlatmakta fayda var ki TÜİK’in kırmızı et üretim istatistikleri hesaplamalarına ithal edilen besilik ve kasaplık hayvanlardan elde edilen etler de ekleniyor.

Geçen yıl ithal edilen söz konusu canlı hayvanlardan yaklaşık 400-450 bin ton kırmızı et elde edildiğini de hesaba katarsak aslında 2018’deki kırmızı et üretimimizin kabaca 700-750 bin ton seviyelerinde olduğu sonucu ortaya çıkıyor.

Yani bu verileri okurken “ithalat dahil” ve “ithalattan arındırılmış” olarak bakmakta fayda var.

HAYVAN SAYISI ARTIYOR, ET ÜRETİMİ AZALIYOR

Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan alınan ve işlenen TÜİK verilerinin güncelliği ve güvenilirliği de sektörde ayrı bir tartışma konusu.

Zira yıllar itibariyle kırmızı et üretiminde bir düşüş trendine karşın aynı kurumun resmi verileri hayvan varlığımızda ciddi bir artış olduğuna işaret ediyor.

Örneğin 2016 yılında toplam büyükbaş hayvan varlığımız 14,1 milyon iken 2018’de 17,2 milyon seviyesi olarak tahmin ediliyor.

Yani artış yüzde 22 seviyesinde.

Küçükbaş tarafında da tablo farklı değil.

2016’daki toplam küçükbaş hayvan varlığımız 41,3 milyon iken 2018’de bu rakamın 46,1 milyon olduğu tahmin ediliyor.

Yani artış yüzde 11,6 seviyesinde.

Peki hem büyükbaş hem de küçükbaş hayvan varlığımız artarken, 2016’dan bu yana kırmızı et üretimimiz artmak bir yana yüzde 5 oranında nasıl azalıyor?

HAYVANCILIK SEKTÖRÜNDE BELİRSİZLİKLER HAKİM

Fırsat buldukça kırsala gidip hem bitkisel hem de hayvansal üretime dair nabız yokluyoruz.

Sektör paydaşlarıyla devamlı iletişim halindeyiz.

Gördüklerimiz ve duyduklarımız kırsalda işlerin çok da iyi gitmediğine işaret ediyor.

Deyim yerindeyse kırsalın akibeti bu dönemlerde pek belli değil.

Hayvancılık işletmelerinde sıkıntılar devam ediyor ve çözüm bulunmadığı için moraller bozuk.

Piyasaların genelindeki belirsizlik kırsaldaki üretime de ister istemez yansıyor.

Bir başka deyişle kırsaldaki durum genel ekonomik parametrelerden bağımsız değil, hatta direkt bağlantılı.

Tıpkı şehirdeki insan gibi kırsaldakiler de piyasada bir denge, istikrar bekliyor.

O yüzden de mevcut işletmelerinde kapasite artışı ya da yeni yatırım konularına şuan mesafeli yaklaşıyorlar.

Mevcut stratejileri “bekle ve gör” üzerine kurulmuş durumda.

Hayvancılık tarafındaki sıkıntıları hep gündemi getiriyoruz.

Zira tarımın her alanındaki sorun ya da sıkıntılar eninde sonunda tüm tüketicilerin cebine ve mutfağına yansıyor.

İzmir Kırmızı Et Üreticileri Birliği Başkanı Osman Civil, Bloomberg HT yayına katılarak şu önemli tespitte bulundu: “Üreticilerin üretime girme ve çıkmasının kesiştiği bir nokta var. Sanki o nokta biraz kırılıyormuş gibi bir izlenim var. 2018’deki ekonomik durgunlukla beraber üreticilerin temel problemlerinde ciddi artışlar meydana geldi. Üreticilerin birinci derecedeki zorlukları arasında sermaye ihtiyacındaki artış, ikame maliyetlerindeki yükselişler, sermaye kayıpları, finansmana erişimdeki zorluklar var.”

Üretici fiyatlarından çok tüketici fiyatlarına endekslenen bir perakende satış politikasın üreticide öngörülebilirlik sorunu yarattığına dikkat çeken Osman Civil, “Tüketici fiyatına endekslenmiş pazar bizi zora sokuyor. Gelecek dönemde yapabilecek olduğumuz üretimleri planlayamıyoruz. Zaten son dönemdeki sermaye ve finansman kısıtı bizi oldukça zora soktu. Dolayısıyla üreticilerin bu kısıtlardan kaynaklanan endişeleri üretimde azalmayı da beraberinde getirdi” diyor.

ESK’NIN ELİNDEKİ STOK

Hatırlayacaksınız, yılbaşı öncesinde bir diğer tartışma konusu da kırmızı et üretimindeki plansızlık kadar ithalattaki plansızlık ve tüketim tarafındaki düşüşe paralel olarak kırmızı et stoklarının ne yapılacağıyla ilgiliydi.

O dönemde besilik hayvanlarla birlikte anaç hayvanların da kesime gittiği ve ESK’nın 2-3 ay sonrasına kesim için sıra verdiği tartışma konusu olmuştu.

ESK’nın depolarında yaklaşık 20 bin ton kırmızı et stoku bulunduğu ve bunun ihraç edilmesi gündemdeydi.

Şimdilerde bu rakamın 40 bin ton seviyelerine çıktığı konuşuluyor.

Mayıs-Haziran döneminde hem turizm sezonun açılması hem de ramazan etkisiyle kırmızı et fiyatlarındaki olası artışa karşı bu etlerin piyasaya “müdahale” şeklinde sürülmesi gündemde.

Buraya kadar tamam…

Plansızlık sonucu hiç hesapta olmayan şekilde oluşan bu stoklar, önümüzdeki aylarda piyasadaki olası bir fiyat oynaklığına karşı bir enstrümana dönüştü.

Peki ya sonra?

Gerekirse ithalata devam edeceğiz” açıklamalarının gölgesinde işletmelerine yeterince hayvan koymaktan çekinen besiciler üretimi azalttığı sürece ortaya çıkan açık nasıl kapatılacak?

Yüksek maliyetler nedeniyle işletmesini küçülten ya da bu işten çıkan üreticileri kırsalda tutamadığımız sürece kırmızı et üretiminde istikrarı nasıl sağlayacağız?

Kısacası hayvancılık penceresinden baktığımızda “suni üretim artışlarını” bir kenara koyarsak, mevcut koşullarda üretimde istikrarlı bir artış beklemek zor gözüküyor.

Kırmızı et üretimi verilerini farklı açılardan okumakta fayda var.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com