Advertisement

Bloomberg HT ekranlarının klasikleri arasına giren Tarım-Analiz programının bu haftaki konuğu Kayseri Pancar Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay idi.

Hüseyin Akay ile vaktimiz elverdiğince şeker sektörünü farklı açılardan değerlendirmeye çalıştık.

Türkiye'de şeker pancarı üretiminin mevcut durumunu ve geleceğini konuşurken, üretici ve tüketici açısından şeker fiyatlarının seyrini, üretim ve tüketim tarafındaki dengeleri ele aldık.

Hüseyin Akay, sektör adına önemli tespitlerde ve açıklamalarda bulundu.

Biz de bu sohbeti ve sektördeki gelişmeleri rakamlarla destekleyerek yazılı olarak da sizlere aktarmak istedik.

Bildiğiniz üzere Türkiye’de 33 şeker fabrikası bulunuyor.

Bunların 15 tanesi Türkşeker’e ait

6 tanesi kooperatif fabrikası ve geri kalan 12 tanesi de özel sektöre ait olan fabrikalar.

İşte bu 33 fabrika için Türkiye’de 100 binin üzerinde çiftçi pancar üretimi gerçekleştiriyor.

Türkiye’nin en çok üretilen bitkileri arasında şeker pancarı, buğday ve silajlık mısırla birlikte ilk 3 ürün arasında yer alıyor.

Bu yıl hem dekara verimin iyi olması hem de iklim şartlarının olumlu seyretmesiyle şeker pancarı üretiminin 20 milyon tonu aşması öngörülüyor.

Gelelim Hüseyin Akay’ın söylediklerine…

Türkiye’de 2 milyon 700 bin ton şeker kotası olduğunu belirten Akay, “Bunun 2 milyon 632 bin 500 tonu yani yüzde 97,5’i şeker pancarından üretilen şekere ait. Yüzde 2,5’i ise nişasta bazlı şekere (NBŞ) ait” diyor.

HASADI BAŞLAYAN PANCARIN ALIM FİYATI AÇIKLANMADI

Bazı bölgelerde pancar hasadının başladığını, dolayısıyla fabrikaların da üretim için devreye girdiğini ifade eden Akay, mevzuat gereği Ekim 2019’da açıklanması gereken pancar alım fiyatının aradan 11 ay geçmesine karşın hala açıklanmadığını kaydediyor.

Çiftçinin de bu noktada tedirgin olduğunu söyleyen Akay, “Şeker pancarı kolay yetiştirilen bir ürün değil. Çiftçi pancarı bin bir meşakkatle yetiştiriyor. Ekim ayından itibaren tarla seçimiyle başlayan hazırlık çalışmaları sonucunda Şubat-Mart döneminde ekimi yapılıyor. Sonra da 6 ay boyunca çocuk gibi sürekli bakılması lazım. Çiftçinin bu emeği ve alın terinin doğru değerlendirilmesi ve karşılık bulması lazım” diyor.

PANCAR FİYATI GİRDİ MALİYETLERİNİN ALTINDA KALIYOR

Tarımın tıpkı diğer alanlarında olduğu gibi pancar üretiminde de maliyetlerin arttığına dikkat çeken Akay, çiftçi tarafında söz konusu maliyetleri karşılayacak bir fiyat artışının beklendiğini söylüyor.

Bu arada biz de Tarım ve Orman Bakanlığının resmi verilerine baktığımızda son 5 yılda şeker pancarı fiyatlarındaki artışın girdi maliyetlerindeki artışın altında kaldığını görüyoruz.

Daha somut bir örnek vermek gerekirse 2015-2019 dönemini kapsayan 5 yıllık süreçte şeker pancarı fiyatı yüzde 37,5 artarken, aynı dönemde gübre fiyatı yüzde 50 artmış. Yine aynı dönemde mazot fiyatı yüzde 67 yükselirken, tohumluk fiyatı yüzde 114 zamlanmış. Elektrikte sadece son 2 yılda yüzde 100’ün üzerindeki artışı ve zirai ilaç tarafındaki zamlardan bahsetmiyoruz bile...

Dolayısıyla söz konusu üretimin verim ve kaliteli şekilde devamlılığı açısından doğru fiyat politikası kritik önemde.

“ŞEKER FİYATLARINDA CİDDİ SORUNLAR VAR”

Şeker sektörünü sadece pancar fiyatı üzerinden değerlendirmenin doğru olmayacağını savunan Akay, burada şeker fiyatlarının da konuşulması gerektiğinin altını çiziyor.

Akay, “Çiftçinin pancar bedellerini karşılayacak olan şeker fabrikalarıdır. Şeker fabrikaları sattıkları şekerden para kazanır durumda olmaları lazım ki çiftçinin ihtiyacını doğru ve yeterli seviyede karşılayabilsinler. Hem şeker pancarında hem de şeker fiyatlarında ciddi sorunlar var. Sektör, geçen yılki yüzde 28 pancar zammının şeker maliyetlerine yansımasını bekliyor. Şeker fabrikaları, şeker fiyatının asgari yüzde 20 seviyesinde artırılmasını bekliyor. Şeker fabrikaları bundan dolayı geçen yıl zarar etti. Kamu tarafındaki görev zararını hazine karşılıyor ama özel sektör ve kooperatiflerin zararını kim karşılayacak? Onlar bu işi nasıl devam ettirecek? Bunların hesap edilmesi lazım” uyarısında bulunuyor.

Şeker fiyatını ‘fabrika çıkış fiyatı’ ve ‘perakende çıkış fiyatı’ olarak iki farklı şekilde değerlendirmek gerektiğine vurgu yapan Akay, “Perakende tarafında yeterince zam oldu zaten. Ürünlerinde şeker kullanan sanayi kuruluşları da ürünlerine zam yapmak suretiyle karlılığını sürdürüyor. İşte burada fabrika çıkış fiyatlarında bir problem var, burada bir artış söz konusu değil. Zira kamu kuruluşu olan Türkşeker’in fiyatı sektörde referans kabul ediliyor. Çünkü Türkşeker’in özelleştirmeler sonrası sektördeki payı hala yüzde 36 seviyesinde. Bu kadar üretim ve satış gücü olması sebebiyle ister istemez referans olarak kabul ediliyor” diyor.

20 Ağustos 2017’de şekerin fiyatının 3,07 TL olduğunu hatırlatan Akay, 24 Haziran 2019’da fiyatın 3,57 TL’ye çıktığını belirterek, “Dolayısıyla 2017’den bu yana son 2,5 yılda şekerin fiyatı sadece yüzde 16,3 artmış. Bunu fabrikaların taşıyabilmesi, kaldırabilmesi ve sistemi bu şekilde yürütmesi ve yönetebilmesi mümkün değil” yorumunda bulunuyor.

“NBŞ’NİN ÜRETİMİ KONTROL EDİLEMİYOR”

Şeker fiyatlarının artmamasındaki etkenlerden bir tanesini de nişasta bazlı şekerin kontrol edilmemesi olarak gösteren Akay, Türkiye’de NBŞ’nin üretimine yönelik denetimin sağlanamadığını savunuyor. .

NBŞ’nin kotasının önce yüzde 10’dan yüzde 5’e, ardından da yüzde 2,5’e düşürüldüğünü hatırlatan Akay, “NBŞ’nin normalde 67 bin 500 ton üretilip satılması lazım ama bizim duyumlarımıza göre 600 bin ton seviyelerinde üretilip satılıyor. Bu kadar denetimsizlik olmaz. Pancar çiftçisinin emeğine yazık” diyor.

Hüseyin Akay'ın iddiasına göre her ne kadar kağıt üzerinde NBŞ kotası yüzde 2,5 olarak gözükse de gerçek oran bunun çok çok üzerinde gözüküyor.

Zira, basit bir hesapla 2,7 milyon ton şeker kotasına 532 bin 500 ton yasadışı NBŞ üretimini eklersek eklersek Türkiye'nin toplam şeker üretimi 3 milyon 232 bin tona çıkıyor. NBŞ'nin de bu hesaplamadan aldığı pay yüzde 19'un üzerine denk geliyor.

Şeker Dairesindeki yöneticilerin de toplantılarda “Biz bunu yeterince kontrol edemiyoruz” ifadelerine şahit olduklarını ifade eden Akay, “Bu doğru bir iş değil. Hükümet karar alıyor ve NBŞ’nin kotasını düşürüyor ama üretim tarafında denetim olmadığı için yüksek oranlarda üretim yapılıyor ve stoklardaki şekerin satılmaması bundan kaynaklanıyor” iddiasında bulunuyor.

Türkiye’de üretim kotalarının tüketime göre belirlendiğini hatırlatan Akay, “Eğer bu eksik üretilmesine rağmen tüketilmiyorsa bir sorun var demektir Bunu başka yerlerde aramaya gerek yok” diyerek şu somut örneği veriyor: “Türkiye’de 31 Ağustos itibariyle üretilen şekerin stoklarda sıfırlanmış olması lazım. Şu anda satılmış görünüp, hala depolarda olan 320 bin ton toz şeker var. Geçen yıl 150 bin şeker eksik üretilmesine rağmen hala stoklarda 320 bin ton şekerin olmasının sebebi nişasta bazlı şekerin bu kadar kontrolsüz şekilde üretilmesi ve piyasada kullanılıyor olması. Bu durum, şeker sektörüne zarar veren en büyük etkenlerden bir tanesi. Buna da çözüm bulunması lazım yoksa şeker sektörü giderek ciddi bir travmaya girer ve yazık olur.”

“ÖZELLEŞTİRME SÜRECİ, SEKTÖRÜ DAHA PROBLEMLİ HALE GETİRDİ”

Hüseyin Akay ile 2 yıl önce kamuoyunda uzunca süre tartışılan Türkşeker’e ait fabrikaların özelleştirme sürecinin bugüne yansıyan etkilerini de konuşuyoruz.

2018’de özelleştirme yapılırken bir takım problemlerin yaşandığını hatırlatan Akay, “Biz özelleştirmeye karşı değiliz ama özelleştirmenin yöntemine karşıyız. Bu işi bilen kooperatif kuruluşlarıdır ve özelleştirme bu kapsamda yapılmalıydı. Bu sektörün sağlıklı şekilde ilerleyebilmesi için çiftçi odaklı çözümler üreten kooperatifler öne çıkmalı. Sektör dışından kuruluşların bu sektöre girmiş olması sektörü olumsuz etkiledi, sektörde bir dalgalanma yaşandı” yorumunda bulunuyor.

Akay, özelleştirmenin devamının geleceğini ifade ederek sözlerini şöyle sürdürüyor: “Özelleştirme madem yapılıyordu, tamamının birden özelleştirilmesi gerekirdi. Kamunun tamamen çıkması gerekirdi. Kamunun payını yüzde 55’ten yüzde 35’lere düşürmek sektörü biraz daha problemli hale getirdi” görüşünü savunuyor.

Türkşeker’in elde kalan 15 fabrikasının hala özelleştirme kapsamında yer aldığını belirten Akay, “Eğer özelleştirme yapılacaksa şu andaki mevcut fabrikaların işleyişinin bu çerçevede değerlendirilmesi ve ‘yeter şart’ aranması gerekiyor. Dolayısıyla özelleştirmede kooperatif kuruluşlarının ön plana çıkarılması lazım. Çiftçinin pancar üretiminden kaçınmasında sektör dışı kuruluşların şeker fabrikalarını satın almasının etkili olduğu kanaatindeyim. Sektör içindeki kuruluşlar bu fabrikaları daha sağlıklı şekilde yönetir, üretim gerçekleştirir ve çiftçi bundan bir mağduriyet yaşamaz” diyor.

“FABRİKAYA 8 YIL BAKIM YAPILMAMIŞ”

Cumhuriyetin dördüncü fabrikası olan Turhal Şeker Fabrikası, Türkiye’nin en eski fabrikalarından bir tanesi.

Özelleştirme sürecinde söz konusu fabrikayı satın aldıklarını ifade eden Akay, devir teslim sonrası karşılaştıkları manzarayı şu şekilde özetliyor: “Fabrika o kadar hor ve hakir bırakılmış ki… 8 yıl boyunca bakımı bile yapılmamış. Bırakın yenilenmesi ve zamanın ihtiyaçlarının sağlanmasını, temel bakımı bile yıllarca yapılmamış Tarım Bakanı o zaman açılışa geldiğinde fabrika ile ilgili şu ifadeyi kullandım: ‘Uzaktan baktım yeşil türbe, içine girdim tövbe estağfurullah tövbe’. Biz şimdi iki yıldır fabrikayı en ciddi şekilde yenilemeye çalışıyoruz, gerekli yatırımları yapıyoruz.”

Kayseri Pancar Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay ile şeker sektörüne yönelik sohbetimizin her bir başlığı ayrı önemde ama biz en çok NBŞ ile ilgili iddialara takıldık.

Kamu otoritelerinin bu konu hakkında kamuoyunu tatmin edecek bir açıklaması olacak mıdır acaba?

Yoksa kulağının üzerine mi yatacak?

Bekleyip, göreceğiz.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com