Advertisement

Türkiye, Avrupa ile Gümrük Birliği (GB) ilişkilerini ileri bir düzeye taşımak istiyor. Mayıs 2015'te yeniden başlayan süreç ile ilgili son açıklamayı geçtiğimiz hafta Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek yaptı. Şimşek, sadece malların serbest dolaşımı değil, hizmetlerin, tarım ürünlerinin, kamu alımlarının tamamen Avrupa ile bütünleşik, daha güçlü bir entegrasyonunu istediklerini dile getirdi.

Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Avrupa Birliği (AB) üyesi olmadan, yani AB’nin Ortak Tarım Politikası (OTP) ile desteklenmeyen bir tarım sektörünün Gümrük Birliği'ne ileri düzeyde dahil edilmesi son derece kritik önemde ve hassas bir konu.

Bir tarafta Transpasifik Ticaret Ortaklığı (TTP) yapılıyor, öte tarafta hali hazırda Avrupa Birliği ile ABD arasında devam eden Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) görüşmeleri var. Kısacası, küresel ticarette kartlar yeniden dağıtılıyor, dengeler değişiyor.

Bu açıdan baktığımızda AB'nin 3'üncü ülkelerle yapacağı serbest ticaret anlaşmaları Türkiye'de farklı sektörlere olumsuz yansıyabilir.

Bunun yanında TTIP'da öne çıkan anlaşmazlık ve kritik konuların da Türkiye'ye yansımaları olacaktır. Örnek mi?

Başta Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO), tarımda kimyasal kullanımı ve besicilikte hormon kullanımı gibi konular AB'nin tarım tarafındaki çekincelerinin başında geliyor. Olası bir anlaşma sonucu bu konular GB içindeki Türkiye'nin de önüne gelebilir.

İktisadi Kalkınma Vakfı'nın (İKV) “Tarım sektörü Gümrük Birliği'ne hazır mı?” başlıklı değerlendirme notunda da belirtildiği üzere Türkiye ile AB arasında tarımsal ürün hareketindeki artış, Türkiye’nin gıda güvenliği, veterinerlik ve bitki sağlığı konularındaki AB kurallarını ne kadar hızlı bir şekilde uygulayacağına bağlı olacak.

TÜSİAD'ın yayımladığı “Gümrük Birliği'nde Yeni Dönem ve İş Dünyası' başlıklı raporda da benzer noktalara dikkat çekiliyor. Türkiye ile AB arasında tarımsal ürünlerde kota, kontenjan ve tarifelerin ötesinde, gıda güvenliği konularında dış ticareti engelleyen problemlere vurgu yapılıyor. Yani, hayvan kayıt sistemi, hayvan sağlığı ve veterinerlik kontrolleri, sınırda değil üretim yerinde kontrol gibi konularda Türkiye’nin AB müktesebatına uyum için adımlar atması gerekiyor.

Burada akıllara hemen şu soru geliyor: Peki Türkiye tarımda ev ödevlerini yapıyor mu?

Rapora göre, söz konusu sürece ilişkin olumsuz etkileri dengelemek için, Türkiye’nin tarımında üretkenliğini artırmaya yönelik önlemler düşünülmeli ve hassas ürün grupları için geçiş dönemleri tanınmalı.

Türkiye açısından tarım sektöründe, işletmelerin küçük oluşu, üreticilerin dağınık yapısı ve organize olamaması, arazilerin çok parçalı yapıda olması, sulamadaki yetersizlikler, kırsal kalkınma ve işletmelere ait tarımsal istatistiklerin yetersizliği ve tartışmalı veriler, taraflar arasında söz konusu süreçte sıkıntı yaşanan önemli başlıklar olarak öne çıkıyor.

İTHALATI ARTABİLECEK TARIMSAL ÜRÜNLER

GB anlaşmasının tarım tarafında modernize edilmesi durumunda, üye ülkelerden Türkiye’ye hayvansal ürün ihracatının artması bekleniyor. İKV'nin raporunda da belirtildiği üzere Türkiye'nin hayvancılık sektöründe yeterli düzeyde olmamasının yanısıra bu alanda hiç bir Akdeniz ülkesinin AB’ye üye olduktan sonra (İtalya, İspanya, Yunanistan) hayvancılık ürünlerindeki ithalat artışını önleyemediği görülüyor. Kuzey ülkeleri coğrafi ve iklim şartları açısından hayvancılık tarafında daha avantajlı konumda bulunuyor.

Bunun yanında, bitkisel üretim tarafına bakıldığında da buğday ithalatının toplamda, mevcut buğday ithalatı kadar artabileceği öngörülüyor. İthalatında artış yaşanması beklenenen bir diğer kalem ise süt ve süt ürünleri. TÜSİAD'ın raporuna göre süt ve süt ürünleri ithalatında, ithalat artışı bir milyar dolara kadar çıkabilir.

Hemen belirtmekte fayda var ki AB, 31 yıl aradan sonra 1 Nisan 2015 itibariyle çiğ süt üretiminde kotaları kaldırdı. Bu durum birliğin kendi içindeki ülkeler arasında da çalkantı yarattı. Bize de bu durumda yansımaları olacaktır.

İHRACATI ARTABİLECEK OLASI TARIMSAL ÜRÜNLER

Mevcut konjonktürde Türkiye'nin olası ihracat artışının en çok meyve ve sebze, tahıl ve şeker ürünlerinde gerçekleşmesi öngörülüyor. Ancak burada İKV'nin araştırma notunda bir noktaya dikkat çekiliyor: “Türkiye’nin AB’ye ihracatı içinde önemli bir paya sahip olan bazı bitkisel kaynaklı ürünler için de bazı özel koşullar uygulanıyor (Örneğin fındık ve incir için aflatoksin kontrolü, meyve ve sebze için zirai ilaç kalıntısı kontrolleri). AB pazarına giren ürünlerin denetiminde önemli bir mekanizma olan 'Gıda ve Yem için Hızlı Alarm Sistemi’nde fındık, sebze ve meyvelerde Türkiye menşeli bildirimler son yıllarda azalmakla beraber halen önemli sayıda.”

Bu çerçevede, avantajlı olduğumuz bazı ürünlerde bile gıda güvenliği açısından AB pazarına girmesinde sıkıntılar yaşadığımız aşikar.

Türkiye'nin üretim miktarı açısından avantajlı olduğu halde sorun yaşadığı bir başka kalem ise zeytinyağı. Zeytin ve zeytinyağında dünyanın en önemli üreticileri arasında yer alıyoruz. Buna karşılık Türkiye, AB’ye zeytinyağı ihracatında ton başına 1,300 euro vergi ödemek zorunda kalırken, bu alanda AB’den Türkiye’ye verilen kota ise sadece 100 ton olarak karşımıza çıkıyor.

Son tahlilde, Gümrük Birliği'nin tarım ürünlerini kapsayacak şekilde genişletilmesinden fayda temin edilmesi, büyük ölçüde rekabet gücü yüksek, çağdaş, çevreye duyarlı bir tarım sektörüne bağlı gözüküyor. Raporlarda da bu noktaya vurgu yapılıyor. Tarım sektöründe verimlilik ve kapasite artışı, bitki ve hayvan hastalıkları ile mücadele ve sürdürülebilir tarımın benimsenmesi, Türkiye’nin AB tarımı ile rekabet edebilme ve bu alandaki AB müktesebatına uyum sağlama sürecinin önemli bir parçası ve gereği olacak.

Gelelim GB'nin ileri düzeye taşınması noktasında tarım sektörüne yönelik ekonomik etki analizinin rakamlarla detaylarına... TÜSİAD raporunda, 2014'te yapılan Dünya Bankası çalışmasına yer veriyor. Çalışmada birkaç senaryo altında tarım sektörü entegrasyonunun gelir, işsizlik, dış ticaret, gıda fiyatları ve üretim faktör fiyatları üzerindeki etkileri çalışılmış. Buna göre Türkiye ile AB tarım sektörleri arasında entegrasyonun artırılmasının birkaç seçeneği bulunuyor:

1- AB ile Türkiye arasındaki tarım ürünleri ticaretinin tamamının gümrüksüz ve kotasız olması (yani kapsamlı bir STA);

2- AB’nin üçüncü ülkelerle tarımsal ithalatta uyguladığı tarife oranlarını Türkiye’nin de kabul etmesi ;

3- Türkiye’nin AB STA’larının ve Genelleştirilmiş Tercihler Sisteminin birincil tarım bileşenlerini kabul etmesi (yani Gümrük Birliği’nin birincil tarım ticaretini de kapsayacak şekilde genişletilmesi);

4- Türkiye’nin Ortak Tarım Politikası’nı üstlenmesi.

Çalışmanın sonucu TÜSİAD raporunda şu şekilde değerlendiriliyor: “Türkiye için en yüksek gelir artışına sebep olacak senaryo olarak Gümrük Birliği’nin birincil tarım ticaretini de kapsayacak şekilde genişletilmesi çıkıyor. Türkiye ekonomisinin genel büyüklüğüne bakıldığında hiçbir senaryoda gelir bazında çok anlamlı rakamlar elde edilmiyor (GSYH’nın %0.05-0.26 arası); fakat entegrasyonun artmasının reel gelir ötesinde ücret ve fiyatlara daha önemli katkısı olabileceği ortaya çıkıyor. Toprak hariç bütün girdi fiyatlarında tarım sektöründeki gelir artışına bağlı olarak bir fiyat artışı meydana geliyor (toprak fiyatlarında düşüş olmasının sebebi ise korunan ürünlerde artan rekabet). Gıda fiyatları düşerken (%0.34-1.28 arası), işgücü ücretlerinin %0.11-1.21 arasında artmasının, gelir dağılımı açısından toplam gelir artışının ötesinde pozitif bir etkisi olması beklenebilir.”

Dünya Bankası'nın çalışmasına göre ürün bazında da ihracat ve dış ticaret dengesi değişiminde önemli oranda farklılıklar bulunuyor.

Raporda, ürünler arasında ithalat ve ihracat dengesinin bu kadar farklılaştığı entegrasyon senaryolarında, toplam gelir artışının sektörel ve bölgesel olarak farklılıkları olmasının kaçınılmaz olduğuna vurgu yapılıyor.

Özetin özeti.. Bu bir maraton... Tıpkı diğer alanlarda olduğu gibi tarımda da rekabetçilik, verimlilik, katma değerli ürün yaratma, pazarlama stratejileri, sübvansiyon ve destekleme politikaları ön plana çıkıyor. Türkiye bunları ne derece sağlayabilecek?

Yapılacak çok ev ödevi var.