Advertisement

Ekonomi hocası bugüne kadar hiçbir sınıfta hiçbir öğrenciyi çaktırmamıştım diye söze başlar. Ama, bu yıl bu sınıfın tümünü çaktırmak zorunda kaldım diye sözlerini bitirir. Öğrenciler üzgün, neden bütün sınıfın çaktığını öğrenmek isterler. Öğretmen başlar anlatmaya: Sizler sınıfta iyi öğrenci, kötü öğrenci ayrımının kalkmasını istediniz. Sınıf ortalaması ne ise herkese aynı notun verilmesini talep ettiniz. Ben de bir deney olarak bunu kabul ettim. Bakın ne oldu? İlk ara yıl sınavında sınıf ortalaması B idi. İyi yapanlar da, kötü yapanlar da, herkes B aldı. Sınav için çok çalışanlar elbette üzüldü, çalışmayanlar ise hak ettiğinden daha yüksek not aldıkları için sevindiler. İkinci ara yıl sınavı için birinci sınav için çok çalışanlar çalışmayı bıraktılar. Birinci sınav için çalışmayanlar bu sınava da çalışmadılar. Nasıl olsa, çalışmadan da B alınabileceğini gördüler. Ama, ikinci sınavda ortalama D oldu. Herkes üzüldü. Çalışmayanlar daha önce çalışanların kendilerini aldattığını iddia etmeye başladı. Sınıfta kavga çıktı. Final sınavı yapıldı. Hiç kimse kendi emeği ile başkalarının geçinmesine razı olmadığından, sınıfın tümü sınava çalışmadan girdi. Doğal olarak ortalama F oldu. Herkes ekonomi dersinden çaktı.

HİKÂYEDEN ÇIKAN DERS
Bu hikâyeden çıkarılacak dersler var elbette: 1. Zengini fakirleştiren düzenlemelerle fakiri zenginleştiren düzenlemeler yapamazsınız. 2. Birilerinin çalışmadan bir şeyler elde edebilmesi, başkalarının çalışarak bir şeyler elde edememesini gerektirir. 3. Devlet başkalarından bir şey almadan birilerine bir şeyler veremez. 4. Serveti bölerek çoğaltamazsınız. 5. Toplumun yarısı, diğer yarısı kendilerine bakacağı için çalışmaya gerek duymamaya başlarsa; toplumun diğer yarısı, nasılsa toplumun yarısının çalışmadan, kendilerinin çalışarak elde ettiklerini elinden alacaklarını düşünüp çalışmaya gerek duymamaya başladığında; bu, o toplumun batışının başlangıcıdır.

KREDİ KARTI LİMİTİ
Devletin yaptığı her düzenleme devletin sorumluluğunu artırır. Kredi kartlarında toplam bir limit olması düşüncesi de devletin sorumluluğunu artıran bir girişimdir. Bankaların kendileri müşterileri için belli bir limit tanımaları yerine devlet bankalar ile müşterileri arasına neden giriyor? Devletin çok masum bir nedeni var. Kredi kartı borcunu ödeyemeyince, vatandaş devlete gidip yardım istiyor. Devleti yönetenler yardım etme ihtiyacı hissediyor. Siyasetçilerin başı ağrıyor. Bunu engellemeye yönelik olarak devlet herkesin ödeyebileceği kadar kredi kartı borcu olmasını garanti etmek istiyor. Amaç masum, ama sonuç o denli masum olmayabilir. Bu kez vatandaş devlete “sen izin verdin ben de borçlandım, bunu da ödeyemiyorum“ diyebilecek. Hatta, ödeyebilenler dahi ödeyemiyorum rolüne soyunacak. Vergi afları benzer bir durum yaratmıyor mu? Kredi kartı limiti dolan vatandaşlar tüketici kredisi almaya başlayacaklar. Tüketici kredisi yoluyla kredi kartlarına olan borçlarını ödeyip bu kez tüketici kredilerinden batacaklar. Devlet ben kurtarırım dedikçe, batak sayısı artacak. Sorun, vatandaşın ödeyebileceğinden daha fazla borçlanması değil, devletin borcunu ödeyemeyenlere kucak açması. Devlet kucak açtıkça, vatandaş ödeyebileceğinden daha fazla borçlanmak için teşvik edilmiş oluyor.