Advertisement

Türkiye ekonomisine yönelik risklerin arttığı ve çeşitlendiği bir yılı geride bırakıp bu risklerin gölgesinde oldukça zor geçebilecek bir yıla girdik.
Dünyada belli başlı ekonomilerde büyümenin düşeceği, hatta Avrupa’nın resesyona girebileceği tahminleri yapılıyor. Euro krizine henüz bir çözüm bulunabilmiş değil. Kriz daha da derinleşip yayılabilir. Bu şartlarda Türkiye ekonomisinin son iki yıldır gösterdiği yüksek büyüme hızının yarısı için dahi gerekli dış kaynaklara ulaşımı bu yıl çok zor görünüyor.
Geçen yılın ikinci yarısındaki büyüme önemli ölçüde döviz rezervlerinden yenerek finanse edildi. Bu politikanın uzun süre devam ettirilebilmesi mümkün değil. Dolayısıyla, bu yıl ekonomik büyümenin düzeyi dış kaynak girişlerinin izin verdiği ölçüde gerçekleşecek gibi görünüyor. Dış kaynak girişi de bol olmayacak. O halde, yılın tamamında ekonomik büyümenin yüzde 2 düzeyine kadar gerilemesi şaşırtıcı olmaz. Yüzde 8-9 büyüme döneminden sonra yüzde 2 civarında bir büyüme Türkiye ekonomisinde “durgunluk“ olarak hissedilir. Ekonominin gerçekten durgunluğa girme riski de küçük sayılmaz.

BÜYÜME
Büyümeye bağlı yükselen cari işlemler açığı bu yıl çok düşmese de istikrara kavuşabilir. Türk Lirası’nın 2012 yılında da reel değer kaybetmesi durumunda, ara malları ithalatı yerine yurtiçinde üretilen ara mallarına kayış cari işlemler açığının artmaya devam etmesini önleyebilecek, hatta azaltabilecek.
Türk Lirası’nın ne kadar reel değer kaybedeceği iç talep büyümesine yönelik politikalar uygulanıp uygulanmayacağına bağlı. Düşen büyüme karşısında iç talep büyümesinin uyarılmaya çalışılması durumunda, Türk Lirası’nın reel değer kaybı artabilir. Bu yönde bir strateji yabancı kaynak girişlerini sınırlayacağından, hatta yabancı kaynak çıkışına neden olabileceğinden, ekonomik büyümeyi daha fazla dahi sınırlayabilir. 2012 yılı dış şartlar göz önüne alındığında iç talebe dayalı bir büyümenin gerçekleştirilebileceği bir yıl değil.
Son iki yıldır ekonomik büyümenin istihdam dostu olması olgusu bu yıl aynı oranda geçerli olmayabilir. İstihdamdaki iyileşme süreci duraklayabilir.

KUR VE ENFLASYON
Para politikasının bazı açılardan genişletici rol oynayacağı izlenimi veriliyor. “Piyasaya gerekli likidite verilecek“ başlığı altında Merkez Bankası’nın borç para verme penceresinde vadelerin uzatılabileceği düşüncesi daraltıcı para politikası ile pek uyumlu değil. Bu şartlarda, döviz rezervlerinin kullanılması bu yıl da gündeme gelebilecek.
2012 yılı döviz piyasasının oldukça çalkantılı olacağı bir yıl olmaya aday. Ekonomik büyümenin düştüğü bir yılda döviz piyasasında yaşanacak çalkantılarla döviz kurundan enflasyona geçiş, geçen yılın ikinci yarısına göre daha az olabilir. Yine de Merkez Bankası’nın dile getirdiği enflasyondaki genel eğilimler doğru olsa da (mayıs ayından sonra enflasyonun tek haneye düşmesi ve yılın son üç ayında yıllık enflasyonun hızla düşmesi), 2012 yılı sonunda enflasyonun yüzde 7’nin altında çıkması çok şaşırtıcı olur. İçinde yaşanan şartlarda enflasyonun bu yıl sonunda gerçekten yüzde 5’e yaklaşması ekonominin ciddi bir biçimde daralmasını gerektirebilir.
Bir defaya özgü gelirlerle neredeyse denk bütçenin gerçekleşmesinden sonra maliye politikasının genişletici olabilme kabiliyeti bu yıl elbette arttı. Ama, dış kaynak girişi sağlanamadan maliye politikalarının genişletici yönde kullanılmaya kalkılması durumunda, döviz kurları üzerindeki baskılar artar. Böyle bir politika ne döviz rezervlerine yarar ne de enflasyon ile mücadeleye. Bu risk yüksek görünüyor.
Sağlıklı ve mutlu bir yıl dilerim.