Advertisement


2008 yılının ikinci yarısında derinleşen küresel kriz doğal olarak Türkiye ekonomisini de etkiledi. Krize en hızlı girip en krizi derin hisseden ülkelerden biriydik. Ama, aynı zamanda, krizden en hızlı çıkıp yüksek büyüme oranını yakalayan ülkelerden de biriydik.
Kriz dönemini 2008 yılının son üç ayı ile 2009 yılının üçüncü üç ayı olarak tanımlarsak, bu dönemde milli gelirimiz, bir önceki bir yıla göre, reel olarak yüzde 7.9 azaldı. Ekonomik daralma küçümsenmeyecek boyuttaydı.Türkiye ekonomisi açısından kriz 2009 yılının son üç ayında bitti. Hızlı bir büyüme sürecine girdik. 2010 yılında reel olarak yüzde 9 büyüdükten sonra 2011 yılında da büyüme büyük bir olasılıkla yüzde 8 civarında oldu.

ÜRETİM VE İŞGÜCÜ MALİYETİ
Grafikte imalat sanayinde Türkiye İstatistik Kurumu’nun oluşturduğu çalışılan saat başı işgücü maliyeti endeksinin tüketici fiyatları endeksi ile reel hale getirilmiş şeklinin üç aylık bazda yıllık yüzde değişmesi ile Milli Prodüktivite Merkezi’nin oluşturduğu çalışılan saat başına üretim endeksinin üç aylık bazda yıllık yüzde değişmeleri veriliyor.
Krizin derinleştiği 2009 yılının ilk üç ayında çalışılan saat başına imalat sanayi üretimi yıllık bazda yüzde 12.5 kadar düşüyor. Buna karşılık çalışılan saat başına işgücü maliyeti reel olarak bu dönemde artmaya devam ediyor. Üretimdeki düşüş bir anlamda çalışanlara yansıtılmıyor. Saat başına daha az üretilen bir ortamda artan saat başı işgücü maliyetleri üretici birimler tarafından sineye çekiliyor.

Krizden çıkışta ise, çalışanlar kriz döneminde korunmalarının karşılığını veriyorlar. 2009 yılının üçüncü üç ayından sonra çalışılan saat başına imalat sanayi üretimi hızlı bir artışa girmesine rağmen, saat başına reel işgücü maliyeti yüzde 5’e varan bir düşüş gösteriyor. Geçen yılın ilk yarısında kadar çalışılan saat başına yapılan üretimdeki artış azalarak da olsa saat başı reel işgücü maliyetlerindeki artışın üzerinde seyrediyor. Kriz sonrasında da, saat başına artan üretime rağmen, saat başına işgücü maliyeti aynı paralelde artmıyor.
Kriz ve kriz sonrası bu gelişmeler krizin çalışanların dostu bir kriz olduğunu gösteriyor.

KRİZ VE İSTİHDAM
Yaşanan krizin çalışanların dostu olduğu istihdam verileri tarafından da teyit ediliyor. 2008 yılının son üç ayı ile 2009 yılının üçüncü üç ayı arasındaki bir yıllık sürede istihdam ortalama olarak bir önceki bir yıla göre yalnızca 42 bin kişi civarında düşüyor. Ekonominin reel olarak yüzde 7.9 daraldığı bir dönemde istihdamdaki bu boyutta bir düşüş büyük sayılmaz. Bu dönemde işsizlik oranı ortalama yüzde 14’e kadar çıktı. İşsizlik oranındaki yükselmenin çok önemli bir bölümü istihdamın azalmasından değil, işgücüne katılımın artmasından kaynaklandı.
Kriz sonrasındaki büyüme dönemi de istihdam dostu oldu. Bir önceki yıla göre, 2010 yılında istihdamdaki artış ortalama 900 bin kişiye yaklaşırken, eylül dönemi ile biten on iki ayda istihdam artışı bir önceki yıla göre 1.4 milyon kişi oldu.
Kısacası, çalışan dostu küresel bir krizi atlattık, istihdam dostu bir büyüme dönemine girdik ve hala o dönemin içindeyiz.