Advertisement

Son iki yıldır kamu açıklarının azaltılması yoluyla Yunanistan ekonomisinin Euro Bölgesi içinde istikrara kavuşturulmasına çalışıldı. Bu kapsamda birçok harcama kalemlerinde kesintiye gidilirken, kamu çalışanlarının ücretleri de çeşitli şekillerde düşürüldü. Vergi gelirlerinin artırılmasına yönelik olarak çeşitli dolaylı vergi oranları artırıldı. Ama, bu önlemler yeterli olmadı. Önlemler hem tam olarak uygulanamadı hem de Yunanistan ekonomisi öngörülenin çok üzerinde daraldı.
Kamu açıklarının milli gelire oranı yüzde 10'un altına indirilemedi. Halbuki, ilk hesaplara göre, 2014 yılında o oran yüzde 3'e gelecekti. Artık o hedefe o tarihte ulaşılması olanaksız. Aynı zamanda borçların milli gelire oranı yüzde 150 düzeyinde istikrara kavuşturulup 2014 yılından sonra tedricen düşürülecekti. Şimdi, bu oran yüzde 160'ı aştı.
Başlarda Yunanistan'ın borçlarının yeniden yapılandırılması kategorik olarak kabul görmemişti. Gelinen noktada, borç azaltılmasına gidilmeden borçların milli gelire oranını düşürebilecek uygulanabilir bir programın oluşturulması olanaksız hale geldi. Üç ayaklı yeni bir program gündeme geldi.

ÜÇ AYAKLI PROGRAM
Programın birinci ayağı borçların yeniden yapılandırılması. Avrupa Birliği ülkeleri bankaların kolunu bükerek Yunanistan'dan alacaklarını gönüllülük esasına göre hem ıskonto ile hem de uzun vadeli bir biçimde yeniden yapılandırmalarına ikna etti. Bu şekilde, Yunanistan dan alacaklarını sigorta ettiren kurumların sigorta mekanizmasını harekete geçirmeleri önlenmeye çalışıldı. Yunanistan'ın hukuken iflas etmesi önlenmiş oldu.
Programın ikinci ayağı kamu harcamalarında daha derin bir tasarrufa gitmek ve kamu gelirlerini artırmaya yönelik. Yeni vergi artışları yanında özelleştirmeye hız verilmesi gündemde.
Üçüncü ayak zımni bir devalüasyon. Euro kullanması dolayısıyla, Yunanistan ile diğer Euro Bölgesi ülkeleri arasında sabit kur sistemi söz konusu. Yunanistan'ın, kur yoluyla ekonomisini diğer Euro Bölgesi ekonomilerine göre daha rekabetçi yapabilme şansı yok. Euro'nun dünyanın diğer ülke paralarına göre değeri de Yunanistan'ın ihtiyaçlarından kaynaklanan dinamiklere bağlı değil. Dolaylı yoldan, Yunanistan'da ücretlerin nominal olarak düşürülmesi yoluyla zımni bir devalüasyon yapılmaya çalışılıyor. Asgari ücretin yüzde 25 dolaylarında düşürülmesi hedefleniyor. Kısacası, dalgalı kur sisteminde piyasa mekanizması içinde olması gereken devalüasyon idari kararlarla olacak.

BUNDAN SONRA NE OLUR?
Yunanistan ın içinde bulunduğu duruma bakılırsa, hedeflenen zımni devalüasyon hem çok az hem de bu düzeyde bir devalüasyonun olup olmayacağı şüpheli. Bugün özel kesimde asgari ücretle çalışanların asgari ücret düşürüldüğünde aynı ücretle çalışmaları önünde yasal bir engel yok. Dolayısıyla, bazı işyerleri ücreti düşürebilirler, ama bazıları eski ücreti uygulamaya devam edebilirler. İdari kararla düşürülen asgari ücret, azami ücret değil.
Devalüasyonun yetersizliği konusunda dalgalı kur sistemi içinde Türkiye deneyimi örnek verilebilir. 2001 yılında yaşanan krizde, Türk Lirası sepet bazda 2001 yılı sonunda ocak ayına göre yüzde 53 değer yitirmişti. 2003 yılının başına gelindiğinde Türk Lirası'ndaki değer düşüşü yüzde 62'ye ulaşmıştı. Bir başka ifadeyle, kurlar 2001 yılı ocak ayına göre yüzde 166 artmıştı. Daha sonraları kurlar geri gelmişti. Yani, ilk iki yıl kurlarda aşırı bir değer kaybı (over-shooting) söz konusuydu.
Yunanistan ekonomisinin bugünkü sorunlarının o dönemdeki Türkiye ekonomisinin sorunlarından daha ağır olduğu hesaba katılırsa, idari kararla yapılan devalüasyonun yetersizliği daha iyi anlaşılır. Sonuçta, Yunanistan ekonomisi daha çok konuşulacak gibi görünüyor. Bundan sonraki aşama Yunanistan'ın Euro'dan çıkıp devalüasyonun piyasa tarafından yapılmasına izin verilmesi olabilir.