Advertisement

Ekonomi politikaları açısından küresel krize en cesur tepkiyi veren Amerikan Hazinesi ve Amerikan Merkez Bankası (FED) oldu. Avrupa, krizin önünden koşmak yerine, gelişmelere tepki vermeyi tercih etti. Avrupa Merkez Bankası (ECB) hep temkinli davrandı. Bıçak kemiğe dayanana kadar tepki vermekten kaçındı.
Bıçak kemiğe dayandı. ECB şimdi FED'den de daha cesur adımlar atmaya başladı. Geçen yılın sonlarında yüzde 1 faizle Avrupa bankalarına istedikleri kadar para vereceğini açıkladı. Bu çerçevede piyasaya 500 milyar Euro'ya yakın para pompaladı. Aynı şeyi bu ayın sonunda da tekrarlayacak. Bu denli cesur çıkışlar dahi yetmeyebiliyor. ECB daha da radikal adımlar atmak durumunda kalıyor. "Bu adımlar Euro'yu kurtarır mı yoksa Euro'nun çöküşüne zemin mi hazırlar?" sorusuna şimdiden yanıt vermek zor. Ama, risklerin büyüdüğü kesin.

AYRIŞMA HIZLANIYOR
Euro Bölgesi ülkeleri, zaten birbirlerinden oldukça farklı yapıdaydılar, son üç yıldır birbirlerinden daha da farklılaştılar. Eskiden tüm Euro kullanan ülkeler A ya da daha yüksek kredi notuna sahipti. Şimdi, CCC ile AAA arasında ülkeler var. AAA kredi notuna sahip ülkelerin sayısı azaldı.
Bu denli farklı yapıdaki ülkelerin bir tek para politikası altında toplanması pratik olarak da teorik olarak da çok zor. Zorluklar çeşitli biçimlerde ortaya çıkıyor. Tek bir kural tüm ülkelerin derdine aynı anda deva olamıyor.
ECB borçlanmakta zorlanan ülkelerin devlet tahvillerini ikinci piyasadan alıyor. Ülkelerin kredi notu düştükçe, ECB de alabileceği devlet tahvillerinin A olan not kriterini düşürmek zorunda kaldı. Şimdi, "çöp" diye nitelenen CCC kredi notuna sahip ülkelerin (Yunanistan) dahi devlet tahvillerini alabiliyor.
Yunanistan borçlarını yeniden yapılandıracak. ECB zaten Yunanistan kâğıtlarını ıskontoyla aldığından, yeniden yapılandırmaya girmeden kâr elde edebilecek ve kârını Euro ülkelerine iade edebilecek. Yani, ECB de pratik olarak yeniden yapılandırmaya girecek, ama girmemiş gibi davranacak. Para politikası, "yapmış gibi" ya da "olmuş gibi" yaklaşımlarla sonuç vermez.
Son olarak ECB devlet tahvili dışında teminatlar alarak da bankalara borç vermek istiyor. Ama, çeşitli ülkelerdeki bankaların elindeki teminat olabilecek varlıklar çok farklı. Tek bir kural çalışmıyor. ECB üye ülke merkez bankalarını serbest bıraktı. Örneğin, Almanya (Bundesbank) büyük şirketlerin finansman bonolarını teminata kabul ederken, İspanya (Bank of Spain) konut kredilerini teminata kabul edebilecek. ECB giderek teminat portföyünün kalitesinin aşınmasına göz yummak durumunda kalıyor. Bunlar bir parasal birliğin kaldırabileceği uygulamalar değil. Birleşeceklerine, ayrışıyorlar.

TEK TİP ELBİSE ARTIK OLMUYOR
Euro içindeki ülkeler ayrıştıkça, para politikasının makro ekonomik sonuçları daha da rahatsız edecek boyutlara geliyor.
Geçmişte ECB politikası Almanya için çok sıkıydı. Büyüme kısıtlanırken, Euro Bölgesi ortalamasının yüzde 2 olduğu dönemde Almanya'da enflasyon yüzde 1.6 civarında kaldı. Şimdi işler tersine çalışıyor. ECB politikası Almanya için çok gevşek. Büyüme hızlandı, işsizlik oranı, tarihinin en düşük düzeyinde, ama enflasyon Euro Bölgesi'nde ortalama yüzde 2.7 iken, Almanya'da yüzde 2.5 civarında. Almanlar için enflasyon yüksek.
Tek tip elbise (tek para politikası) Euro Bölgesi'ne uymamaya başladı. ECB tek çatı altında (Euro içinde) birden fazla para politikası uygulama gibi bir maceraya giriyor. Bu yaklaşım Euro'yu kurtarır mı yoksa çöküşüne zemin mi hazırlar? Göreceğiz.