Advertisement

Son yapılan Para Politikası Kurulu toplantısından sonra yapılan açıklama para politikasının duruşunu "Önümüzdeki dönemde her şey olabilir" şeklinde özetledi. Merkez Bankası haksız değil. Özellikle Avrupa'dan kaynaklanan risklerle önümüzdeki dönemde her şey olabilir. Ne olacağına bağlı olarak para politikası gevşeyebilir de, sıkılaştırılabilir de. Bu anlamda esneklik gerekli. Para politikasında ileriye dönük çok fazla taahhüt vermek bu aşamada çok anlamlı değil.
Merkez Bankası'nın yıl sonu enflasyon hedefini yüzde 6.5'te tutması ve daha önce bu rakamı "güçlü bir taahhüt" olarak nitelemesi çok gerçekçi değildi. Ama, şimdilik bu rakamı değiştirmeyi düşünmedikleri açık. Nisan ayı enflasyonu herkes açısından bir sürprizdi. Beklentileri de, tahminleri de ciddi bir biçimde altüst etti. Açıklamada vurgulandığı gibi, ekonomik büyüme ikinci üç ay ile beraber hızlanma eğilimine girdiyse, yıl sonu için yapılan tahminlerin tutma olasılığı daha da azalabilir. Buna karşılık, ilk üç ayda oldukça yavaşlayan ekonomik büyümenin yavaşlamaya devam etmesi Merkez Bankası nın işini kolaylaştıran bir unsur olabilir.

MALİYE POLİTİKASI ÖNEMLİ
Ekonomik büyümedeki yavaşlamaya ne kadar tahammül edileceği bir başka konu. Para Politikası Kurulu açıklamasında maliye politikaları ve bütçe gelişmeleri gibi konulara yer verilmemiş. Halbuki, Merkez Bankası açısından Maliye politikasının duruşu giderek daha fazla önem kazanma sürecinde. Bir defaya mahsus kamu gelirlerinin yeterli olmaması durumunda, dolaylı vergi oranlarının artırılmasıyla ortalama tüketici fiyatlarındaki artışın tahminlerin daha da ötesine geçmesi azımsanacak bir olasılık değil. Sonbahar aylarında bir başka nisan ayı vakıası yaşanabilir.
Her ne kadar öncü göstergelerin ekonomik büyümenin yeniden hızlandığına işaret ettiği söylense de, durumun böyle olmadığı anlaşıldığında, Maliye politikasının nasıl bir şekil alabileceği "Tek hedefim enflasyon" diyen Merkez Bankası'nı çok yakından ilgilendiriyor.
Para Politikası Kurulu'nun açıklamasında haber değeri en yüksek konu bankaların TL munzam karşılıkları yükümlülüklerinin daha büyük bir bölümünü dövizle karşılayabilecekleriydi. Son dönemdeki döviz kuru gelişmelerine Merkez Bankası'nın günlük tepkilerini göz önüne alırsak, döviz kurlarının sepet bazında belli bir düzeyin üzerine çıkmasına izin verilmeyeceği anlaşılıyor. Bu durumda, nominal maliyeti çok daha düşük döviz yükümlülüğü yaratıp nominal maliyeti daha yüksek olan TL munzam karşılık yükümlülüğünü döviz üzerinden karşılamak bankalar için daha az maliyetli bir yaklaşım oluyor.
Bu gelişme dövizde mevduat ve kredi faizlerinin artma (en azından düşmeme) eğilimine girmesine neden olabilir. Aynı şekilde, TL mevduat ve kredi faizleri de bu yolla aşağı yönde baskı altına alınmış oluyor.

FAİZ TAKINTISI İZLENİMİ
Sonucu ne olursa olsun, bir merkez bankasının kendi bastığı para üzerinden ekonomik birimlerin kendine olan yükümlülüklerini başkalarının paraları cinsinden kapatmalarına olanak sağlaması hoş değil. Merkez Bankası bu şekilde kendi koyduğu kurallarla para ikamesini teşvik etmiş oluyor.
Para ikamesi aslında Merkez Bankası'nın altından halıyı çekmek ya da bindiği dalı kesmek anlamına geliyor. Kısa dönemde belki bazı ara hedeflere ulaşmanın bir yolu gibi görünse de, orta-uzun dönemde artan para ikamesi enflasyon hedeflemesi yaptığını iddia eden bir merkez bankasının işini çok daha fazla zorlaştırabilir. Bu haliyle dahi zorlaştırıyor.
Bu çeşit yaklaşımlarla Merkez Bankası, kamuoyunda kendisinin de "faiz takıntısı" olduğu izlenimini güçlendiriyor.