Advertisement

Eylül ayı sonu itibarıyla bütçe açığı yılın ilk dokuz ayında 14 milyar liranın biraz üzerinde oldu. Maliye Bakanı'nın ifadesiyle, yıl sonunda bütçe açığının 33.5 milyar lira olması bekleniyor. Açığın mutlak büyüklüğü ekonominin büyüklüğüyle karşılaştırıldığında çok fazla değil, ama bütçe açığındaki eğilim kaygı verici.
Bu yılın ilk yarısında bütçe açığı 6.7 milyar lira olarak gerçekleşmişti. Yıl sonu hedefi de 21 milyar lira civarındaydı. Dolayısıyla, bütçe uygulamasının oldukça iyi gittiği yönünde bir izlenim oluşmuştu. Düşen cari işlemler açığı, hedefinde ve makul sınırlarda giden bir bütçe açığıyla Türkiye ekonomisinin riski oldukça sınırlanmış gibi duruyordu. Meğer durum çok farklıymış. Bütçe dengesi saçmalamış.

YÜKSEK REEL ARTIŞLAR
Yılın ikinci yarısında hedeflenen bütçe açığı ilk yarıda gerçekleşen bütçe açığının dört katı. Gelirlerde böyle bir mevsimsellik olmadığına göre, yılın ikinci yarısında gaza basıldığı ve daha da basılacağı çok açık. Artan harcamalar çoğunlukla devamlılığı olan harcamalar, bir defaya mahsus değil. Bu çeşit harcamalardaki artış, geçmişte bir defaya mahsus gelirlerle karşılanmıştı. Bu yıl böyle bir gelir henüz gelmedi.
Yılın ilk dokuz ayında, personel giderleri yüzde 19'a yakın arttı. Personele ve diğer teşviklere yönelik sosyal güvenlik kurumlarına devletin katkısı yüzde 15'ten fazla arttı. Aynı dönemde sosyal güvenlik kurumlarına verilen yardım ve görev zararlarındaki artış yüzde 25 oldu. Sosyal güvenlik harcamaları dışında kalan cari harcamalar yüzde 18 artarken, mal ve hizmet alımlarına yönelik harcamalar (bunların bir defaya mahsus olabilme özelliği var) bu dönemde yüzde 1 kadar düştü.
Yılın ilk dokuz ayında ortalama enflasyon yüzde 9.6 oldu. Kısacası, devamlılığı olan harcama artışları reel olarak bakıldığında küçümsenecek boyutta değil. Buna karşılık ekonomik büyüme düşüyor. Dolayısıyla, vergi gelirlerindeki artış düşüyor. Yılın ilk dokuz ayında toplam bütçe gelirleri yüzde 9.8 artarken, vergi gelirlerindeki artış yüzde 7.2'de kaldı. Vergi gelirleri reel olarak azaldı.

ARTIŞ GEÇİCİ OLMAYABİLİR
Bütçe dengesi bir anlamda iki yönden de hırpalandı. Ekonomik büyüme konusunda çok iyimser olamadığımız bir dönemde bütçe gelirlerindeki artışa güvenerek bütçe yapabilme olanağı kalmadı. Son yıllarda bir defaya mahsus gelirlerle bu yönde bir strateji izlenmişti. Harcamalara disiplin getirmekten başka çözüm yok, ama disiplin getirebilme olasılığı da düşük görünüyor.
Gelişmeler karşısında beklentilerde gerçekleşebilecek bir bozulmayı önlemeye yönelik olarak Maliye Bakanı gelecek yıl harcamalarda disiplin konusunda çok önemli önlemlerin uygulamada olacağını söyledi. Ama, gerçek odur ki, bütçe disiplinini devlet kurumları tek başlarına bozmaz. Bütçe disiplinin bozulmasının tek nedeni hükümet ve Başbakan dır. Gelecek yıl ve bir sonraki yıl seçim yılları olacak. Seçimlerin, harcamaları daha da tetikleme olasılığı yok değil.
Ekonomik büyümenin tatminkâr olmadığı bir dönemde bütçe açığı politikası büyümeye bir ivme kazandırabilir. Türkiye'de bütçe açığının milli gelire göre yüzde 2 civarında olması, bu yönde maliye politikasında bir yer olduğu da iddia edilebilir ve bu büyük ölçüde doğrudur.
İki sorun var: Birincisi, ekonominin yavaşlatılması hedeflenen bir olguydu. O halde, neden genişletici maliye politikasına başvuruldu? İkincisi, geçici olması gereken genişleyici maliye politikası devamlılık arz eden harcamaların artırılması yoluyla değil, bir defalık harcamalar yoluyla olur. Dolayısıyla, bütçe açığındaki artışın bu aşamada geçici olduğuna inanmak şimdilik zor görünüyor.