Türkiye ekonomisi, cari işlemler açığının geldiği boyut ile büyüme arasında sıkışmışlığını sürdürüyor. 2010 ve 2011 yıllarında hızlanan ekonomik büyümeyle artan cari işlemler açığı dönemini yaşamıştık. 2012 yılında da yavaşlayan ekonomik büyümeyle azalan, ama hâlâ yüksek düzeyde olan bir cari işlemler açığı dönemini yaşadık.
Kamu kesimi finansman dengesi bu yıl biraz bozuldu. Bozulmanın ardında, reel olarak artan harcamalar, yavaşlayan ekonomik büyümeyle artışı yavaşlayan gelirler ve önceki yıllarda olduğu gibi yeni gelir kalemlerinin bulunamaması vardı. Geçen yıl olduğu gibi, bu yıl da dolaylı vergi oranlarının artırılması yoluyla bütçe açığındaki artışın durdurulmasına çalışıldı. Enflasyonda elde edilebilecek mesafenin bir bölümü feda edildi.

BÜTÇEDE YAPISAL BOZULMA
Seçilmiş kalemlerde 2012 yılına yönelik en son verilerle aynı dönemin geçen yılki gerçekleşmeleri tabloda veriliyor. Tabloya bakıldığında, 2012 yılı, 2011 yılıyla karşılaştırıldığında, çok farklı bir yıl oldu denebilir.
Geçen yılın aynı dönemine göre, ekonomik büyüme ilk 9 ayda yüzde 2.6'ya geriledi. Geçen yılın aynı döneminde büyüme yüzde 10'a dayanmıştı. Büyümedeki yavaşlama oldukça hızlı oldu. İlk on ayda cari işlemler açığı 41 milyar dolara kadar indi. Yurtdışından sağlanan net dış finansman yaklaşık geçen yılki düzeyinde (57 milyar dolar) gerçekleşti. Net dış finansmanın miktarı cari işlemler açığının oldukça üzerindeydi. Kısacası, geçmiş yıllardan farklı olarak, Türkiye ekonomisi döviz bulabildiği halde, büyümesi yavaşladı.
Cari işlemler açığının azalmasının ardında düşen dış ticaret açığı var. Dış ticaret açığındaki düşüşün asıl nedeni ise, ithalatın azalmasından çok ihracatının artması. İlk 10 aylık dönemler karşılaştırıldığında, geçen yıla göre, 2012 yılında ithalat (FOB) yaklaşık 5 milyar dolar düşerken, ihracat (FOB) artışı yaklaşık 16 milyar dolar oldu.
Döviz girişiyle karşılaştırıldığında, Türk Lirası reel olarak da, nominal olarak da 2012 yılında olması gerekenden daha az değer kazandı. Kasım ayı itibarıyla, geçen yılın aynı ayına göre, kur sepetindeki (yarım dolar, yarım Euro) nominal düşüş yüzde 4.1 olurken, aynı dönemde Türk Lirası'ndaki reel değerlenme yüzde 7.9 oldu.
Bütçe dengesi 2012 yılında bozuldu. İlk 11 ayda, geçen yıl yüzde 6.5 artan toplam harcamalar bu yıl yüzde 17'ye yakın arttı. Buna karşılık, toplam bütçe gelirlerindeki artış geçen yıl yüzde 17'nin üzerinde olurken, bu yıl yüzde 12'ye ulaşamadı. Gelirlerdeki bu yılki artışın içinde geçen yıldan gelen tek defalık vergi barışı gelirlerinin olduğu hatırlanırsa (yaklaşık 30 milyar lira), bütçe dengesindeki yapısal bozulma daha iyi anlaşılır.
Gelir artırmaya yönelik dolaylı vergi oranlarında artışa gidilmediği takdirde, enflasyon görünümü hedeflenen yıllık yüzde 5'lik oranla tutarlı bir çizgiye geldi. Bu açıdan, dış dünyada olduğu gibi, Türkiye'de de para politikası yapıcılarının eli biraz serbest. Ama, aynı şeyi maliye politikaları için söyleyemiyoruz.

 

Advertisement