Merkez Bankası yılın ilk Enflasyon Raporu'nu kamuoyu ile paylaştı. 2013 yılına yönelik tahminler bundan önceki raporlardan çok farklı değil. Enflasyonun bu yılın sonunda yüzde 5 civarında olacağı tahmin ediliyor. Varsayımlarla tutarlı. Yeni dolaylı vergi artışları gelmeyeceği varsayımı tutmadığı takdirde, bu tahmin de tutmayabilir. Ama, bu da Merkez Bankası'nın para politikası duruşuyla ilgili bir konu değil. Dikkati çeken ilk nokta: 2013 yılı sonunda enflasyonu yüzde 5'e kadar indirebilen bir merkez bankasının neden bir sonraki yıl enflasyonu daha da düşürmeye çalışmaması. Açıklanan senaryoya göre 2014 yılı sonundaki enflasyon tahmini yine yüzde 5 civarında. Türkiye ekonomisinin zayıf noktalarından biri enflasyonun ticaret yaptığımız ülkelere göre daha yüksek olması. Zayıflık zaafı da beraberinde getiriyor.
TL'NİN DEĞERİ
Daha önce başka platformlarda Merkez Bankası döviz kurlarındaki dalgalanmalara karşı daha hassas olduğunu söylemişti. Enflasyon Raporu'nda hatırladığım kadar ilk kez aşırı döviz kuru dalgalanmalarına karşı kayıtsız kalınmayacağı söyleniyor. Aynı hassasiyet kredi genişlemesi için de söz konusu. Anlaşıldığı kadarıyla, bu konuda yapılan bir çalışma politikanın kılavuzu niteliği taşıyor. Tahminleri üreten senaryoda reel döviz kurunun zaman içinde sabit kalacağı varsayılmış. Yapılan analizde kullanılan bir varsayımı para politikasının bir hedefi ya da yol haritası olarak görmek çok doğru olmaz. Ama, Türk Lirası'nın reel olarak değer kazanmasının çok da arzulanan bir gelişme olmadığı anlaşılıyor. Eğer bizim gibi ülkelere gelen yabancı sermayenin artacağı yönündeki iyimser beklentiler gerçekleşirse, Merkez Bankası'nın reel döviz kuru konusundaki arzusunu hayata geçirmek zor olabilir. Eldeki zorunlu karşılık oranları ya da rezerv opsiyon katsayısı ile oynayarak Türk Lirası'nın reel olarak değerlenmesine yol açabilecek yoğun sermaye akımlarını etkisiz hale getirmek o denli kolay değil. Hatta, Merkez Bankası'nın doğrudan döviz alımları dahi bu yöndeki bir eğilimi durdurmaya yetmeyebilir. Reel döviz kuru konusundaki öncelik aynı zamanda enflasyonu daha da aşağı çekebilme olanağını bir ölçüde törpülüyor diyebiliriz. Raporda sermaye akımlarına çok sık referans verilmesi sermaye akımlarının yönü ve hacminin Merkez Bankası'nın da temel kaygılarından biri olduğu anlaşılıyor. Merkez Bankası hiç bu kadar Türk Lirası'nın değerlenmemesine çalışmamıştı.
ODAKLANILACAK KONU
Başkanın açıklamalarının bir yerinde cari işlemler açığı/milli gelir oranının gelecek yıl sonunda yüzde 5'e gelmesinin mümkün olduğu vurgulandı. Yüzde 5 çok iyimser bir oran. Dolar bazında 800 milyarlık bir milli gelirle cari işlemler açığının 40 milyar dolar civarında olmasını beklemek çok gerçekçi görünmüyor. Geçen yıl büyük bir olasılıkla cari işlemler açığı/milli gelir oranı yüzde 6.5 oldu. Ekonomi bu yıl yüzde 4-5 büyüyecekse, bu oranın yüzde 7.5'e doğru gitmesi hiç şaşırtıcı olmaz.
"Cari işlemler açığının konuşulan bir konu olmaktan çıkacak ve odak enflasyon olacak" cümlesi herkesin arzusu olmakla beraber fazla iyimser bir yaklaşım. Enflasyonun odakta olması çok güzel. Ama, cari işlemler açığının konuşulan bir konu olmaktan çıkması Türkiye ekonomisinin küçülmesiyle gerçekleşebilecek bir olgu.
Cari işlemler açığını konuştuğumuz kadar enflasyonun daha da indirilmesini konuştuğumuzda Türkiye ekonomisi önemli bir aşamayı geçmiş olacaktır.