Advertisement

Merkez Bankası dün bir dizi yeni karar açıkladı. Açıklamanın diliyle, finansal istikrara dair riskleri dengelemek amacıyla faizlerin düşük tutulması ve birtakım makro ihtiyati tedbirlere devam edilmesine karar verildi.
Söylenen şu: Uluslararası sermaye akımlarının güçlü olduğu bir dönemde düşük faizlerle döviz kurlarının düşmesine neden olabilecek yabancı para girişlerinin hızını kesmek lazım, hatta kurların yükselmesinde yarar var; kredi genişlemesinin önüne geçmek için de bankaların birtakım yükümlülükleri oranında Merkez Bankası'na yatırmak zorunda oldukları TL ve yabancı para miktarının artırılması gerekiyor. Bu şekilde resmi döviz rezervlerini de artırmak mümkün oluyor.

ESKİSİNİN FAZLASI
Eskisinin biraz daha fazlası olan bu önlemler ne yapar? Faizlerin indirilmesi Merkez Bankası'nın daha düşük faizle bankalara borç vermek niyetinde olduğunu gösteriyor. Daha düşük maliyetle, vadesi kısa da olsa, Merkez Bankası'ndan borçlanabilen bankacılık kesimi kredilerini neden artırmasın? Özellikle vadesi göreli olarak kısa olabilen tüketici ya da ihtiyaç kredilerinde bankalar neden gaza basmasın?
Düşük kısa vadeli faizler yabancı yatırımcıların Türkiye piyasasına girmesini yavaşlatır mı? Tek başına belki. Ama, döviz kurlarının düşeceği beklentisi hâkimse, faizleri düşürmek de işe yaramayabilir. Düşük faizlerle döviz kurlarının düşeceği beklentisi gerçekçi mi? Döviz kurları herhangi bir nedenle zıpladıktan sonra bu yönde bir beklenti oluşabilir. Öyle bir ortamda Merkez Bankası'nın faizleri düşük tutup tutamayacağı bir başka bilinmeyen.
Makro ihtiyati tedbir denilen, zorunlu karşılıkların 1 yıla kadar vadeli TL yükümlülükleri için 0.25 puan, 3 yıla kadar vadeli yabancı para yükümlülükleri için 0.5 puan artırılması. Bankaların maliyetlerini artıran bir uygulama. Kredi genişlemesini yavaşlatıp yavaşlatmayacağı belli değil. Bankalar kâr marjlarını düşürüp kredilerini artırmaya devam edebilirler. Makro ihtiyati tedbirlerin kesin tek sonucu var: Merkez Bankası'nın döviz rezervleri bu yolla biraz daha artacak. Bankalar Merkez Bankası'ndan daha fazla alacaklı duruma gelecekler.
Kısa vadeli yükümlülüklerin maliyetini artırmakla bankalar daha uzun vadeli TL ve yabancı para yükümlülüğü bulabilirler mi? Bu uygulamanın bir amacı bankalardaki TL ve döviz mevduatlarının vadelerini uzatmak. Bankalar elbette mevduat vadesinin uzamasını isterler. Ama, vatandaş daha uzun vadeli mevduat yapmak istiyor mu? Vatandaş mevduatının vadesini uzatmaya pek taraftar gözükmüyor. Dolayısıyla, amaç mevduat vadesini uzatmaksa, atılan taş ürkütülen kurbağaya değmeyebilir. Bankaların maliyetini bu yolla artırmak aracılık maliyetlerini artırmak demektir. Sonunda bu maliyeti, bankacılık hizmetlerini alanlar öder.

DESTEK Mİ KÖSTEK Mİ?
Finansal istikrara dair riskleri dengelemeye yönelik bu kararlar ekonomik büyüme konusunda zorlanılan bir dönemde büyümeye destek mi verir yoksa köstek mi olur? Alınan kararları "büyümeye destek olmaktan çok köstek olacak bir yaklaşım" olarak özetlemek çok yanlış olmayacak.
Arzulanan amaç gerçekleşirse, döviz kurları artabilecek. Yatırım ve tüketim daha pahalı hale gelecek. Bankaların temel borçlanma alanları daha pahalı hale geldikçe kredilerin kullanıcısına maliyeti artacak. Merkez Bankası'nın kısa vadeli faiz bandını 0.25 puan indirmesini "ekonomik büyümeye destek" olarak yorumlamak da çok zor. Ekonomik büyümenin hızlanması bazıları için elzem olarak kabul edilse de, bu kararlarla Merkez Bankası aynı fikirde olmadığını açıkça ifade ediyor.