Advertisement

Döviz kurlarında göreli istikrar devam ediyor. Devlet şubat ayında dolaylı vergi oranları ile oynamadı. Ortalama fiyatlar üzerine iç talepten gelen bir baskı söz konusu değil. Dolayısıyla, ocak ayında vergi oranlarındaki artışla yüzde 1.7'ye yaklaşan aylık enflasyon şubat ayında yeniden duruldu.
Aylık enflasyon şubat ayında yüzde 0.3 oldu. En yüksek aylık düşüş yüzde 6.4 ile giyim kuşam fiyatlarında görüldü. En yüksek aylık artış ise yüzde 1.6 ile ulaştırma sektöründe yaşandı. Giyim ve ayakkabı alt grubundaki fiyat düşüşü mevsimseldi. Ulaştırma sektöründeki fiyat artışları ise akaryakıt fiyatlarındaki artıştan kaynaklandı.
Mevsimsel ürünleri dışarıda bırakan ortalama tüketici fiyatları endeksi şubat atında yüzde 0.7 arttı. Diğer bütün alt göstergelerdeki fiyat artışları şubat ayında yüzde 0.2 civarında gerçekleşti. Neyi temel enflasyon alırsanız alın, enflasyon durgun bir seyre girdi.

DEVLETİN ROLÜ
Geçmiş yıllardaki fiyat hareketlerini irdelediğimizde ortaya ilginç bir görüntü çıkıyor. Dolaylı vergi oranlarını artırarak devlet her yıl ortalama tüketici fiyatlarının yüzde 2-3 civarında artmasına neden oluyor. İçsel dinamikler ise yıllık yaklaşık yüzde 4-5 civarında bir enflasyonun oluşmasını sağlıyor. Sonuçta, döviz kuru sıçramalarından kaynaklanan ek enflasyon dışarıdan bırakılırsa, içsel dinamiklerden gelen yüzde 5 ile devletten gelen yüzde 2, yıllık enflasyonun ortalama yüzde 6-8 civarında oluşmasına neden oluyor.
2004 yılından bu yana yıllık enflasyonu yüzde 7'nin altına kalıcı bir biçimde düşürmeyi beceremedik. Bir ara yüzde 4'ün altına geldiyse de, enflasyon çeşitli nedenlerle yeniden yüzde 7'nin üzerine fırladı. Son sekiz yıldır ortalama temel enflasyon yüzde 7 civarında kaldı. Devlet dolaylı vergi oranları ile oynamasaydı, temel ortalama enflasyon yüzde 4-5 civarında kalabilirdi. Bu da Merkez Bankası'nın hedeflediğinin civarında olurdu. İşi bozan kamu finansmanı ihtiyacı dolayısıyla devletin dolaylı vergi oranlarını neredeyse her yıl bir kez artırması.
Enflasyonu iki ayrı etkenle açıklayabiliyoruz: Dışsal olarak devletin dolaylı vergi politikası, içsel olarak parasal ve reel denge. Parasal ve reel denge yüzde 4-5 enflasyon gösteriyorsa, enflasyon hedefi civarında kalabilmek için dışsal etkeni yok etmek gerekiyor. Yani, devlet kamu finansmanında dolaylı vergi dışında gelir kaynağı bulabilmeli, bulamıyorsa da, harcama artışlarını dolaylı vergileri artırmadan gelir artışları ile uyumlu gerçekleştirmeli.
Bir başka strateji, Merkez Bankası'nın dışsal etkenleri göz önüne alarak parasal dengeleri oluşturup içsel etkenlerden gelen enflasyonu yüzde 2-3 düzeyine indirmesi. Enflasyon hedeflemesine geçildiğinden bu yana Merkez Bankası buna yanaşmadı. Bu çeşit etkenlere tepki vermemeyi tercih etti. Bu gelişmelere geçici olarak baktı. Ama, geçici olmadılar. Aksine, her yıl yaratılan dışsal etkenler enflasyonun oldukça oynak olmasına neden oldu. Oynaklık enflasyon beklentilerini de olumsuz etkiledi.

BU YILDA TORTU VAR
Bu yılın sonunda yıllık enflasyonun yüzde 5'in dahi altına gelmesi mümkün olabilirdi. Ama, ocak ayındaki vergi artışlarının etkisiyle yüzde 1.7'ye varan aylık enflasyon ciddi bir tortu yarattı. İç talep canlanma eğilimine girdiğinde, para politikasındaki duruş değişmediği takdirde, yıllık enflasyonun yıl sonunda yüzde 6'nın üzerine gelmesi şaşırtıcı olmaz.
Kalıcı fiyat istikrarına yönelik olarak devletin fiyatları etkileyebilecek politika seçeneklerinden uzaklaşması şart. Geçmişte devlet parasal genişleme yoluyla enflasyon yaratıyordu. Şimdi, maliye politikası yoluyla enflasyonun olabileceğinden daha yüksek kalmasına neden oluyor. Derecesi farklı da olsa, ikisi de kötü.