Advertisement

New York’ta ikiz kulelere yapılan saldırılara kadar Amerika’da yabancı olmak bir avantajdı. Hele, Türkiye gibi Amerika’da çok fazla bilinmeyen bir ülkeden olmak Amerikalıların ilgisini çekerdi. Soru yağmuruna tutulurdunuz.

Türkiye’yi ve Türkleri öğrenmeye çalışırlardı. Çok ender duydukları haberler hakkında daha fazla bilgi edinmeye çalışırlardı. Amerikalıların ilgisini çeken bir başka yan da Hıristiyan olmayışınızdı. İkiz kulelere yapılan saldırı sonrası Amerikan halkı ikiye bölündü denebilir. Bir yanda Müslümanlara ayrım yapmadan terörist gözüyle bakanlar oluştu.

Bunlar genellikle emekli ya da emekli yaşına yaklaşanlarla tutucu kesimdi. Müslümanlara bu gözle bakan tutucu kesimin çoğunluğu Cumhuriyetçilerden oluşuyordu. Belli yerlerde artık yabancı olmak o denli ilginç olmamaya başladı. Müslüman bir ülkeden geldiyseniz, sizinle eskisi kadar konuşmamaya başladılar. Konuşsalar da, konu hep radikal Müslümanların yaptıklarına odaklanmaya başladı.

MİLLİYET DEĞİL DİN AYRIMI
Boston Maratonu‘ndaki bombalama olayı ve ertesinde yaşananlar en azından şimdilik yeni bir dönüm noktası oluşturmuş gibi görünüyor. Müslümanlara ayrım yapmadan olası terörist gözüyle bakan kitle Amerika’da genişleme eğiliminde. Artık yalnız orta yaşı geçmiş ve Cumhuriyetçiler değil, liberal olarak bilinen Demokrat eğilimli nüfus da tutuculara yakınlaşmaya başladı. Müslüman olmak Amerika’da artık itici bir unsur olma yolunda. Müslümanlara olumsuz bakış yalnızca Amerikan olmayan Müslümanlarla sınırlı değil.

Amerikan Kongresi’nin Müslüman üyeleri dahi saldırı altında. Doğal olarak tartışma şu noktaya geliyor: “Müslümanlar terörist mi?“ yoksa “Terör eylemlerini yapanlar aynı zamanda Müslüman mı?“ Daha açık bir ifade ile, “Müslüman 5-10 teröristin eylemleri tüm Müslümanların terörist olması anlamına mı gelir?“ Elbette gelmez. Ama, bunu şu sıralarda Amerikalılara anlatmak çok kolay değil. Obama idaresi Amerikalıları yatıştırmaya çalışıyor. Bir anlamda Obama, Müslümanları müdafaa etmeye çalışıyor. Beceremiyor, çünkü Amerikalılar Obama’yı dinlemek istemiyor. O nedenle de, Boston Maratonu bombalamasının sanığının tutuklanma ve yargılanma usulü neredeyse tüm Amerikalılar tarafından çok hafif görünüyor.

RUH HALİNİN OLASI SONUÇLARI
Amerikalıların bugünkü ruh halinin, devam ettiği takdirde, çeşitli alanlarda sonuçları olabilecek. Göç politikası kökünden değişebilir. 2000’li yıllara kadar dünyanın dört bir yanından göç alıp “eritme potası“ olmakla övünen Amerikalılar artık göç istemiyor, Müslüman göç hiç istemiyor. Boston Maratonu olayının sanığının on yıl kadar önce Amerikan vatandaşlığına geçmiş olması Amerika’nın göç politikasının “terörist ithali mekanizması“ haline geldiğinin kanıtı olarak gösteriliyor.

Amerikan Kongresi, tutucuların liberalleri ikna etmesi sonucunda, silah ruhsatı verilirken daha derinlemesine araştırma yapılmasını nasıl kabul etmediyse, aynı şekilde, göç politikasının sıkılaştırılmasıyla özellikle Müslüman ülkelerden gelecek göçü sınırlamayı rahatlıkla kabul edecek gibi görünüyor.

Bugünkü ruh halinin Amerika’nın dış politikasına yansımaması düşünülemez. Ayrım çok açıkça Müslüman-Müslüman olmayan, ya da bizler ve onlar olarak yapılıyor. Tartışma milliyet gözetmeksizin “radikal” ya da “ılımlı” ayrımına gidilmeden artık din ekseninde yapılıyor. Çok talihsiz bir yaklaşım. Obama idaresinin bunun bilincinde olduğu gözleniyor. Ama, Amerika çoğu zaman, Beyaz Saray’dan değil, Kongre’den idare ediliyor. Bizler açısından çok ürkütücü bir hava var Amerika’da.