Advertisement

Avrupa Birliği (AB) üye ülke ekonomilerin birbirlerine yaklaşması (convergence) ilkesi üzerine kuruldu ve gelişti. AB ülkelerinden Euro kullanmak isteyen üyeler için "yakınlaşma", olmazsa olmaz şartlardan biriydi. Euro hayata geçene kadar gerçekten de bu yönde çok büyük çabalar harcandı. Kurumsal ve ekonomik düzenlemeler yapıldı. Daha fazlasının yapılmasının da programı yapıldı.
Geriye doğru bakıldığında, aslında Euro Bölgesi ülkelerinin birbirlerine en fazla yaklaştıkları dönemin Euro'nun hayata geçtiği tarih olduğu görülür. Euro'ya geçtikten sonra Euro Bölgesi ekonomileri birbirlerine yaklaşmayı bırakın, birbirlerinden uzaklaşmaya (divergence) başladılar. Yine geriye doğru bakıldığında, uzaklaşmayı tetikleyen en büyük unsurun ortak para politikası olduğu görülür.

TEK TİP ELBİSE OLUR MU?
Euro Bölgesi ülkelerinin birbirinden uzaklaşmalarının bir noktasında kriz patladı. Kriz bir yıl önce de patlayabilirdi, iki yıl sonra da. Zamanı çok önemli değil. Ama krizin çıkması kaçınılmazdı. Kaçınılmaz gerçekleşti.
Şimdi Euro Bölgesi içine düştüğü krizden krizin ana unsuru olan ortak para politikası yoluyla çıkmaya çalışıyor. Başarılabilir mi? Farklı vücutlara tek tip elbise uyar mı? Üye ülke ekonomileri arasındaki yakınlaşma yeterince hızlı olursa, belki. Euro'ya giderken uygulamaya koyulan yakınlaşma süreci yaklaşık 10 yıl almıştı. Şimdi, bir başka 10 yıl yeteri kadar hızlı sayılmaz. Daha çabuk bir yakınlaşma gerekiyor. İşin içine siyaset girince bu çok kolay değil.
Ortak para politikası, Euro Bölgesi ülkelerinin hangi grubunun dengelerini gözeterek oluşturulacak? Şimdi, Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) en büyük sorunu bu. Geçenlerde Almanya Başbakanı Merkel'in de vurguladığı gibi, Almanya gibi ekonomiler için ECB'nin kısa vadeli faizleri artırması lazım. Buna karşılık, kriz içindeki Akdeniz ülkeleri için ECB'nin kısa vadeli faizleri düşürmesi gerekiyor. ECB nereye bakacak?
Genel beklenti, ECB'nin politika faizini indireceği yönünde. Nedeni, ECB'nin, Euro'yu kurtarma adına kararlarını Akdeniz'e kıyısı olan Euro Bölgesi ülkelerinin gereklerine göre alması. Yani,
Euro Bölgesi'nde uygulamadaki ortak para politikası bazı üyelerin lehine, bazı ülkelerin ise aleyhine çalışıyor. Bu yaklaşım daha ne kadar devam eder?

MUNDELL'İN ÖNERİSİ
Eğer şimdi değilse bile, bir süre sonra ortak para politikasından Almanya, Hollanda ve Finlandiya gibi ülkeler rahatsız olmaya başlayacaklar. Aslında Merkel'in beyanatı bu rahatsızlığın bir göstergesi. Bir Alman Başbakanı'nın para politikası konusunda görüş bildirmesi çok sık görünen bir olgu değil. Hatta, hiç görülen bir olgu değil. Böyle bir çıkış şimdilik ECB'nin politikasını etkilemek amacını da taşımayabilir. Ama ECB'nin Akdeniz ülkelerine yönelik ortak para politikası, kuzeydeki ülkelerde enflasyon yarattığı ya da Euro'nun değerini çok düşürdüğü takdirde, ortak para politikası oyunu o noktada biter. Ayrışan ekonomiler ortak para politikası içine sığamaz olurlar.
Ortak para politikası kavramının akademik dünyadaki mucidi Nobel Ödülü sahibi Robert Mundell, Euro krizinin başında iki ayrı Euro Bölgesi oluşturulmasını önermişti: Zayıf Euro ve güçlü Euro ülkeleri. Ülkeler arasında yakınlaşma yeterince çabuk olmadığında (ki Akdeniz ülkelerine yönelik para politikası bu ülkelerin kuzeye yakınlaşmasını hızlandıran bir unsur), en hafifinden Mundell'in önerisinin uygulamaya konması şaşırtıcı olmayacak. Çünkü, ekonomiler ayrıştıkça politikalar da ayrışmak zorunda.