Advertisement

Kredi derecelendirme kuruluşlarından Moody's Türkiye'nin kredi notunu geçen gün artırdı. Bilinen skala içinde kredi notumuz "BB+"dan "BBB-" düzeyine yükseltildi. Daha önce de Fitch notumuzu bu düzeye getirmişti. İki kuruluşun birden kredi notumuzu yükseltmesi kredi notumuzun geldiği düzeye itibar kazandırdı. Çünkü, kredi notuna bakarak yatırım yapan birçok kuruluş, en az iki kredi derecelendirme kuruluşunun aynı notu vermesini istiyor.
Türkiye ekonomisi bu notu, hatta daha yükseğini zaten hak etmişti. Not, beleşten alınmış bir not değil. Aksine, kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye'ye karşı hâlâ temkinli. Bugünkü dengelerde Türkiye'nin kredi notu "BBB+" ya da "A-" gibi bir yerlerde olabilirdi. Şimdi, 19 yıl önce olduğumuz yere ancak gelebildik.

TESADÜF MÜ?

Not artırımında birkaç konu dikkat çekici. Birincisi, kredi notumuzu artıran kuruluşların ikisi de Hazine'nin Türkiye ekonomisini derecelendirmesi için görev verdiği kuruluşlar. Yani, bu kuruluşlar Hazine'den bir ücret alıyorlar. Para aldıkları için kredi notumuzu artırdılar demiyorum. Ama, zaten hak edilmiş bir notu kontratı bağladıktan sonra vermeleri itibarlarını sorgulatan bir unsur.
Büyük bir olasılıkla Hazine'nin kontrata bağlamadığı üçüncü kredi derecelendirme kuruluşu S&P de kredi notumuzu yakın bir zamanda artıracak. Geçenlerde Türkiye ekonomisi hakkında yayınladıkları rapor oldukça olumlu. Ekonomik büyümede iyimserler, enflasyon konusunda daha kötümserler. Halbuki, tersi daha doğru gibi görünüyor. Onlar da kredi notumuzu artırmaya hazırlanıyorlarmış gibi bir görünüm veriyorlar. Yoksa, önümüzdeki dönemde onlar da mı Hazine ile bir kontrat yapmak istiyorlar?
İkinci dikkati çeken konu, not artırımlarının açıklanmasının zamanı. Fitch, İstanbul'da düzenlediği bir konferans sırasında kredi notumuzu artırmıştı. İşin garibi, tüm piyasa Fitch'in o dönemde kredi notumuzu artıracağını biliyordu. Konferansın kredi notumuzla doğrudan bir ilişkisi yoktu. Ama, konferans not artırımının gösterisi haline sokuldu. Şık olmadı.
Moody's'in geçen akşam kredi notumuzu artırması da, tesadüfe bakın ki, Türkiye Başbakanı ile Amerika Başkanı'nın buluştuğu güne denk geldi. Böylece, Başbakan'ın Amerika ziyareti taçlandırılmış oldu! Tüm piyasa böyle bir jesti bekliyordu. Salı olmazsa, çarşamba, çarşamba olmazsa perşembe dedikoduları yapılıyordu. Başbakan seyahate başladığı andan itibaren not artırımının açıklanması beklendi. Piyasa bu bilgileri nasıl öğreniyor?

HARİTADA DAHA İYİ BİR YER

Açıklamaların bu şekilde zamanlanması neden arzu edilir? Böyle bir zamanlamayı kim ister? Eğer kredi derecelendirme kuruluşları kredi notunun yükseltildiğini açıklamak için hatırlarda kalacak olayları gözlüyorlarsa, ciddiyetlerini sorgulatıyorlar ve yaptıkları işin bir anlamda itibarını zedeliyorlar demektir. Eğer zamanlamayı ülke otoriteleri talep ediyorsa, kabul ettikleri için kredi derecelendirme kuruluşlarının ciddiyetlerini sorgulatıyorlar ve yaptıkları işin itibarını yine zedeliyorlar demektir.
Yeni bir kredi notu vermeden önce bu kuruluşlar ülke hazinesine danışıp raporlarının kritik bir gözle incelenmesini talep ederler. Materyal bir yanlışın olmamasına özen gösterirler. Dolayısıyla, ülkelerin hazinesi kredi notu konusunda birkaç hafta (ya da birkaç gün) önce haberdar olur. Siyasi dürtülerle "Yarın değil de, gelecek hafta kredi notunun arttığını açıklarsanız, seviniriz" diyebilirler. Kredi derecelendirme kuruluşlarının bu yöndeki taleplere itibar etmesi yaptıkları işin ciddiyeti açısından kabul edilebilir değil.
Konunun siyasi gösteri kısmını bir tarafa bırakırsak, Türkiye çok önce hak ettiği kredi notunu gecikerek aldı. Notumuzun artması "artık yurtdışından para yağacak" anlamına gelmez. Ama, Türkiye ekonomisini uluslararası yatırım haritasında daha görünür bir yere koyar.