Bu yılın ilk üç ayında, geçen yılın aynı dönemine göre Türkiye ekonomisi reel olarak yüzde 3 büyüdü. Büyüme beklentilerin üzerinde çıktı. Daha da önemlisi, ilk üç aylık performansla yılın tümü için hedeflenen yüzde 4 büyümenin ulaşılabilir bir hedef olduğu izlenimi doğdu. Dünkü yazımda vurguladığım gibi, yılın ilk üç ayındaki ekonomik büyümenin talep açısından neredeyse tamamen kamu kesimi kaynaklı olduğu anlaşılıyor. Kamu kesimi yılın geri kalanında da aynı performansı gösterebilir mi? Göstermeye kalkarsa, bunun kamu finansmanına ne gibi etkileri olabilir? Bu soruların yanıtlarını vermek çok kolay değil. Ama Türkiye ekonomisi, 1980 yılı sonrası kamu kesimi talebi yoluyla uzun süre ekonomik büyümeyi sürdürememiş. Özel kesim devreye girmeden ekonomik büyümenin kalıcı olması pek mümkün görünmüyor.
KAMU OLMASAYDI BÜYÜME BİNDE 1 OLACAKTI
Talep açısından ekonomik büyümeyi iç ve dış talep olarak bileşenlerine ayırmak usuldendir. 2011 yılının ikinci yarısından itibaren üç aylık dönemler itibarıyla yıllık ekonomik büyümeye dış talep olumlu katkı yapıyordu. 2012 yılının başından itibaren de iç talep ekonomik büyümeye olumsuz katkı yapmaya başlamıştı. İç talep devreden çıkınca, ekonomik büyüme de reel olarak hızla düştü. Reel ekonomik büyüme 2011 yılında yüzde 8.9 olmuşken, 2012 yılında yüzde 2.2'ye kadar yavaşladı.
Bu yılın ilk üç ayında bu resim değişti. İç talep büyümeye olumlu katkı yaparken, dış talep büyümeye yeniden olumsuz katkı yapmaya başladı. Geçen yılın aynı dönemine göre, bu yılın ilk üç ayında yüzde 3 olarak hesaplanan reel milli gelir artışının yüzde 3.05'i iç talepten, eksi yüzde 0.05'i dış talepten kaynaklandı.
Talep açısından ekonomik büyümeyi iç ve dış talep olarak ayrıştırabileceğimiz gibi, iç talebi de özel kesim ve kamu kesimi olarak ayrıştırabiliriz. Toplam talep içinde yer alan stok değişmelerinin özel kesime ait olduğunu düşünerek şu sonuca varıyoruz: Yılın ilk üç ayındaki yüzde 3 reel milli gelir büyümesinin yüzde 0.16'sı özel kesim talebinden, yüzde 2.89'u kamu kesimi talebinden gelirken, dış
talep büyümeyi yüzde 0.05 kadar aşağı çekiyor. Abartırsak, kamu sektörünün hiçbir rolü olmasaydı, yılın ilk üç ayındaki reel ekonomik büyüme binde 1 civarında olacaktı.
ÖZEL KESİM DEVREYE GİRMEZSE
Kısacası, yılın ilk üç ayı itibarıyla ekonomik büyümede özel kesimin fazla bir rolü yok. Halbuki, ekonomideki toplam talebin yaklaşık yüzde 85 ile yüzde 90'ı özel kesim tarafından yaratılıyor. Toplam talebin yüzde 10 ile 15'i arasındaki bir bölümünün ekonomik büyümeyi kalıcı yapabilmesi elbette mümkün değil. Önümüzdeki dönemde ekonomik büyümenin hızlanıp yılın tümü için umulan yüzde 4'e gelebilmesi için özel kesimin devreye girmesi şart. Öncü göstergeler özel kesim tüketiminin reel olarak artmakta olduğu yönünde işaret veriyor. Yılın ilk üç ayında da özel kesim tüketimi reel olarak yüzde 3 artmıştı. Sorun özel kesim yatırımları gibi görünüyor. Özel kesim yatırımlarında henüz bir toparlanma işareti güçlü bir şekilde alınmıyor. Özel kesim devreye girmezse, ileride bu büyüme performansını dahi gösteremeyebiliriz.
Son bir not: Kamu kesiminin büyümeye bu denli katkı yaptığı bir başka dönem 2009 yılının son üç ayı idi. 2009'da toplam 5.86 olan büyümenin yarısı kamu kesiminden gelmişti. Bir başka dönem 2004 yılının son üç ayı idi. 2004'te toplam yüzde 8 büyümenin dörtte biri kamu kesiminden gelmişti. Bu yılın ilk üç ayında büyümenin neredeyse tamamı kamu kesiminden geldi.