Gelişmiş ekonomiler arasında en iyi performans gösteren Amerikan ekonomisi. Birçok gelişmiş ekonomi reel olarak küçülürken, Amerikan ekonomisi yüzde 2 civarında büyüyor. İşsizlik her yerde artma eğilimindeyken, Amerika’da işsizlik düşme eğiliminde.

Amerikan ekonomisinin göreli iyi performansı, çoğunlukla Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) para politikasına bağlanıyor. FED’in farklı dönemlerde devreye soktuğu parasal genişleme girişimleri sonucunda Amerikan ekonomisinin toparlandığı konusunda neredeyse herkes hem fikir. Amerikan deneyiminden yola çıkarak birçok iktisatçı Avrupa ekonomilerinin göreli zayıf performansını, Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) FED gibi davranmadığına bağlıyor. ECB’nin para politikasındaki çıkışlarının hem geç hem de çok az olduğu görüşündeler.

FED’İN MARİFETİ
FED ne yaptı?
FED, politika faizini neredeyse sıfıra getirdi. Sıfıra yakın faizle bankalara para verdi. Yetmedi, bankaların ellerindeki Hazine bonoları ve konut kredilerine dayalı menkul kıymetlerin bir bölümünü alarak ek parasal genişlemeye gitti. Bütün bunlardan amaç, neredeyse bedavaya mal ettikleri paralarla bankaların hane halkına ve şirketlere ucuz kredi vererek tüketim ve yatırımın artmasıydı. FED bu sonucu çok arzuladığı halde başaramadı. Aksine, hane halkı bankalara olan borçluluğunu büyük ölçüde azalttı. Şirketler kendi öz kaynaklarıyla yatırım yapmayı tercih etti.
O halde ne oldu?
Düşük faizler tüketicileri ve yatırımcıların tercihlerini radikal bir biçimde değiştirmedi, ama piyasadaki bol para varlık fiyatlarını artırdı. Mal ve hizmet fiyatlarında enflasyon yaratamazken, FED varlık fiyatlarında enflasyon yaratmayı başardı. hisse senedi fiyatları 2008 yılı öncesinin üzerine çıkarken, krizle beraber düşen konut fiyatları tırmanışa geçti. Artan varlık fiyatları hane halkının servetini artırdı. Artan nominal servet, düşen borçlulukla birleşince, hane halkının net değeri (net worth) arttı. Bugün Amerika’da hane halkının net değeri 2008 yılı öncesinden dahi yüksek, tüm zamanların en yüksek düzeyinde.
Düşük faizler hane halkı tüketimini artırmazken, servetlerinin artmasıyla hane halkı borçlanmadan yeniden tüketimlerini artırmaya başladı, daha fazla peşin ödeyerek yeniden konut alımına geçti. Krizden önce konut fazlası söz konusuyken, kriz döneminde düşen konut üretimi, artan konut talebiyle birlikte şimdi konut açığının oluşmasına neden oldu. Konut fiyatları yükselişe geçti.

ECB’NİN BAŞARISIZLIĞI
Avrupa’da bunların hiçbiri aynı düzeyde gerçekleşmedi. ECB de politika faizini 0.75’e kadar indirdi. ECB de sınırsız para basacağını açıkladı. FED kadar olmasa da, ECB bilançosunu ikiye katladı. Ama, tüketim artmadı. Yatırımlar azalmaya devam etti. Avrupa’da da hisse senedi fiyatları arttı. Artan hisse senedi fiyatları Amerika’daki kadar servet etkisi yaratmadı. Çünkü, Avrupa’da hane halkı serveti içinde hisse senetlerinin payı Amerika’ya göre çok az. Amerika’da finansal sistemin neredeyse yüzde 80’i sermaye piyasası araçlarından oluşuyor. Avrupa’da bunun tam tersi. Bankalar finansal sistemin neredeyse yüzde 80’ini oluşturuyor. Dolayısıyla, parasal genişleme Avrupa’da bankalara takılırken, Amerika’da sermaye piyasası yoluyla, varlık fiyatlarını etkileyerek bankaları by-pass edip hane halkına ulaşabiliyor.
Para politikasının çalışma kanalları Amerika’da Avrupa’ya göre farklı. Sorun yapısal. ECB, FED kadar saldırgan olabilseydi dahi, FED’in başarabildiğini başaramayabilirdi. Üstüne üstlük, ECB’nin bir de Euro’nun itibarını korumak zorunda kalması söz konusuydu. Avrupa’daki “borç krizi” para politikasının çalışma kanallarını da farklılaştırdı.

Advertisement