Advertisement

Son günlerde tavan fiyat uygulaması giderek yaygınlaşıyor. Bankaların aldıkları ücretlere tavan fiyat getirilmeye çalışılıyor. Kredi kartında ödenmesi ertelenen miktarlara bankalarca işletilecek faiz oranına tavan zaten getirildi. Et fiyatına benzer muamele yapılması gündemde. En son da uçak biletlerine tavan fiyat getirilmesi gündeme geldi.

Nedir bu taban fiyat? Ne işe yarar? Hükümetler herhangi bir mal ya da hizmetin fiyatının çok artması durumunda tüketicilerin mağdur olduğunu düşünerek fiyatın belli bir düzeyi aşmasını engellemek için tavan fiyat uygulamasına gidebilir. Bu uygulama çerçevesinde, piyasa fiyatı tespit edilen tavan fiyatı aşamaz. Tavan fiyatın üzerinde bir fiyattan satanlar cezalandırılır. Tavan fiyat uygulaması fiyat kontrolünden başka bir şey değildir. Bütün dünyada liberal siyasetçiler dahi fiyatları kontrol etmeyi çok severler. Tüketiciyi korumanın bir parçası olarak görürler.

KİM KAZANIYOR?

Kiralar çok yüksekse, kiraya tavan fiyat getirilir. Enflasyon çok yüksekse, fiyatlar ve ücretler dondurulmaya çalışılır. Etin fiyatı çok artmışsa, et fiyatları kontrol edilmeye çalışılır. Okul ücretleri pahalı olarak algılanıyorsa, okul ücretlerinin artması sınırlandırılır. Bu girişimlerin hepsi arz ve talep yoluyla piyasada belirlenen fiyatların otoriteler tarafından beğenilmeyerek fiyatı arz-talep dengesinin ima ettiği düzeyin dışında (daha düşük) oluşturma çabasıdır. Dayatılan fiyat arz-talep dengesinin ima ettiği fiyatın altında olacağına göre, talep arzdan büyük olur. Bazı tüketiciler arzuladıkları malı alamazlar. Ayrımcılık ve kayırma başlar.

New York kentinde 1950 ve 60’lı yıllarda kira kontrolü getirilmişti. Hâlâ da kira kontrolüne tabi binalar var. Kiracılar aynı. Kontratlar miras yoluyla el değiştiriyor. Ev sahibi binaya bakmıyor. Binalar çökmek üzere. Kontrat sahiplerinin kiracıları piyasa fiyatından oturuyorlar. Kim kazandı? Kiracılar mı? Ev sahipleri mi? 1970’li yıllarda Nixon yönetimi, enflasyonu dizginlemek için ücretleri ve fiyatları dondurma yoluna gitti. Enflasyon daha da yükseldi, işsizlik daha da arttı. Kim kazandı?

GÖREV REKABET KURUMU’NUN

Siyasetçiler tavan fiyat uygulamasını genellikle şöyle savunurlar: Birkaç üretici fırsatçılık yapıp tüketiciyi soyuyor. Fiyatlar serbest piyasada falan belirlenmiyor. Piyasa fırsatçıların eline geçmiş. Vatandaş mağdur. Hükümet elbette vatandaşını fırsatçılardan koruyacaktır. Bu savunma birçok açıdan yanlıştır. Herkes fırsatçıdır, alıcı da satıcı da. Fiyat yüksek olduğu halde, satıcı bu fiyattan alıcı bulduğu takdirde, alıcı da razı, satıcı da razı demek olur. İki tarafın arasında hiç kimsenin işi yoktur. Alıcısını bulamayan satıcı fırsatçı olamaz. Satıcısını bulamayan alıcı fırsatçı davranamaz. Savunmanın doğru olabilecek yanı, piyasanın birkaç kişinin eline geçip anlaşma yoluyla fiyatı yüksek tutarak piyasadaki talep şartlarında satıcıların daha yüksek kâr etme durumları olabilir. O takdirde, bunu tespit edip gerekli önlemleri almak siyasetçinin değil, Rekabet Kurumu‘nun işidir. Konu tekniktir. Teknik olduğu için de, çözüm, siyasetçiye değil, teknik bir kuruma bırakılmıştır. Fiyatı beğenmeyen siyaset mekanizmasının tavan fiyat uygulaması aslında rekabeti ihlal eden bir girişimdir. Bu konuya da Rekabet Kurumu’nun bakması gerekir. Rekabeti yalnızca özel girişimciler değil, devlet de ihlal edebilir. Devletin piyasadaki fiyatlara müdahalesi bunlardan biridir. Rekabet Kurumu’muz var. Ama, Rekabet Kurumu’nun devletin rekabeti bozacak girişimlerini önleme yetkisi yok. Rekabet şartlarına uyma zorunluluğu ülkemizde yalnızca özel kesime aittir. Devlet, piyasada istediğini yapabilir. Yanlışlık burada.