Advertisement

World Economic Forum (WEF) her yıl İsviçre'nin Davos kentinde dünyanın dört bir yanından gelen siyasi liderlerin, şirket yöneticilerinin ve kanaat önderlerinin bir araya geldiği toplantıyı düzenlemekle bilinir. WEF yılda bir kez çeşitli ölçütler kullanarak rekabetçi olmalarına göre ülkelerin sıralandığı bir çalışmayı da kamuoyuyla paylaşır. Geçenlerde bu çalışmanın bu yılki sonuçları kamuoyuyla paylaşıldı.
Rekabette önde gelen ilk 10 ülke değişmiyor. Yıldan yıla sıralamaları değişiyor. En rekabetçi ilk 3 ülke; İsviçre, Singapur ve Finlandiya. Bu ülkeleri Almanya, Amerika, İsveç, Hong Kong, Hollanda, Japonya ve İngiltere takip ediyor. Türkiye 144 ülke arasında 44. sırada yer alıyor. Beş yıl önce 134 ülke arasında 63. sırada olduğumuz düşünülürse yerimiz fena sayılmaz. Ama, gidilecek daha çok yolun olduğu da açık.

HERKES DAHA İYİ
Rekabet endeksi ortalamasındaki yerimiz kadar endeksi oluşturan ölçütlerde ne durumda olduğumuz da önemli. Ölçütler şöyle: Kurumsal yapılanma, altyapı, sağlık ve eğitim, yüksek öğretim ve işbaşında eğitim, mal piyasalarının etkinliği, pazar büyüklüğü, yaratıcılık (innovation), işgücü piyasası, makroekonomik ortam ve mali piyasaların gelişmişliği. Endeks oluşturulurken bu üst ölçütlerin altında farklı ölçütler yer alıyor. Ayrıntıya girecek yerimiz yok.
Sıralamada en iyi yeri "pazar büyüklüğü" ölçütünde alıyoruz. Bu alanda 16. durumdayız. Mal piyasalarının etkinliğinde 43., "altyapı" ölçütünde 49. sıradayız. Sıralamada en kötü 2 ölçüt "işgücü piyasası" ve "makroekonomik ortam". "İşgücü piyasası" ölçütünde 144 ülke arasında 130. sıradayız. Yani, dünyanın en kötü işgücü piyasasına sahip ülkelerinden biriyiz. "Makroekonomik ortam" ölçütünde ise 76. sıradayız.
Makroekonomik dengelerin ülkemizde geldiği konumla övünüyoruz, ama dünya benzer bir hızda makroekonomik dengelerini düzeltme peşinde. Dolayısıyla, geçmişe göre daha istikrarlı bir makroekonomik ortama sahip olmak küresel piyasada ek bir avantaj sağlamıyor. Buna en iyi örnek "makroekonomik ortam" ölçütü altında endekse giren "enflasyon" alt ölçütü. 2008 yılında 134 ülke arasında "enflasyon" ölçütünde 107. sıradaydık. Şimdi, 148 ülke arasında 125. sıraya düştük. Enflasyonu yüzde 70'lerden yüzde 7'lere indirdik, ama listenin sonundan kurtulamadık. Çünkü, rekabet ettiğimiz ülkelerle karşılaştırıldığında, Türkiye'de enflasyon hâlâ çok yüksek.

REFORM YAPMAMANIN MALİYETİ DAHA YÜKSEK ENFLASYON
Asıl üzerinde durulması gereken konu, işgücü piyasası ölçütünde dünya sıralamasındaki yerimiz. Bu alanda en kötü not aldığımız alanlar şunlar (sıralamadaki yerimiz parantez içinde): işgücüne kadın katılımı (134), haftalık ücret üzerinden işten çıkarma maliyeti (128), vergilerin çalışmayı özendirmesi (108), yetenekli işgücünü çekme gücü (89), işçi-işveren ilişkilerinde işbirliği (82).
Mal piyasalarında uluslararası alanda rekabetin en önemli unsuru, üretimde verimlilik. Üretimde verimliliğin en önemli unsurlarından biri işgücü verimliliği. Bu alanda çok geriyiz. Buradaki açığımızı başka yollarla kapatmaya çalışıyoruz. İhracatımızı artırmaya yönelik olarak işgücü piyasasında reform yapmak yerine döviz kurları yoluyla ihracatı teşvik etmeye çalışıyoruz. Sonuçta, işgücü piyasasındaki katılıklar ve verimsizlikler enflasyon olarak bize geri dönüyor. İşgücü piyasası reformu, yapısal reformların başında geliyor. Ama, bu alana hiç kimse girmek istemiyor.