Ayrımcılığın her türlüsü kötüdür. İster pozitif, ister negatif olsun, ayrımcılık hak etmeyenin öne çıkmasını sağlar. Hak edenin mağdur olmasına neden olur. Piyasa ayrımcılık yapıyorsa, devletin görevi ayrımcılık yapan piyasanın ayrımcılığını durdurmaktır. Genelde, ayrımcılık dendiğinde, negatif ayrımcılık anlaşıldığından, bizim Anayasamız da dahil olmak üzere, birçok devletin anayasası ayrımcılığı suç olarak kabul etmiştir. Aslında, pozitif ayrımcılık da negatif ayırımcılık kadar kötüdür. Pozitif ayrımcılık kayırıcılıktır. Belli gruplara ya da kişilere arka çıkmayı pozitif ayrımcılık olarak kabul edersek, pozitif ayrımcılık aslında belli grup ya da kişiler dışındakilerin negatif ayrımcılığa tabi tutulması anlamına
gelir.
DEĞİŞİM VAR
Son zamanlarda kadınların işgücü piyasasında pozitif ayrımcılığa tabi tutulması gerektiği konusunda
fikirler öne sürülmeye başlandı. Daha da ileri gidilerek, sosyal güvenlik primlerinin bir bölümünün
devlet tarafından ödenmesi yoluyla kadın istihdamının teşvik edilmesi gerektiği savunuldu. Bu önerilerin arkasında kadınların negatif ayrımcılığa tabi tutulduğu inancı varsa, yapılması gereken bir ayrımcılığı bir başka ayırımcılıkla telafi etmek değil, ayrımcılığın her türlüsünü durduracak önlemler almaktır.
Kadın istihdamının yetersiz olduğunu biliyoruz. Kentlerde çalışabilir yaştaki kadın nüfusunun ancak yüzde 23'ü istihdam ediliyor. Buna karşılık çalışabilir erkek nüfusun yüzde 65'i çalışıyor. Türkiye'de erkek-egemen bir iş piyasası söz konusu. Bu değişmeli. Kadınlar her sektörde ve her düzeyde erkekler kadar istihdam edilebilir olmalı. Ama, bunun yolu kadınların iş piyasasında pozitif ayrımcılığa tabi tutulmaları ya da istihdamlarının çeşitli biçimlerde teşvik edilmesi değil.
Türkiye'de işgücü piyasasının erkek-egemen olmasının en önemli nedeni işgücüne katılan kadın nüfusun çok az olması. Kentlerde çalışabilir yaştaki erkeklerin yaklaşık yüzde 72'si işgücü piyasasındayken (çalışıyor ya da işsiz), kentlerde çalışabilir yaştaki kadınların ancak yüzde 28 kadarı işgücü piyasasında görünüyor. Aslında, yapılması gereken, kadınların işgücüne katılımlarını teşvik etmek. Kadınların işgücüne katılımları arttıkça, istihdamları da aynı paralelde artacaktır. Kafamızı
yormamız gereken alan kadınların piyasaya çıkıp iş aramalarını sağlamak, iş bulabilmeleri için de yeterli donanıma sahip olmalarına yardım edecek mekanizmalar geliştirmek. Bunların hiçbiri ayrımcılığı gerektirmez.
Kadınlar işgücüne katıldıkça, istihdamları da artıyor. Son yıllarda kadınların işgücüne katılımı hızla artıyor ve aynı paralelde kadın nüfusun istihdamı da hızla artıyor. Son verilere göre, son on iki ayda kentlerde çalışabilir yaştaki ortalama kadın nüfusun artışının yüzde 192'si kadar kadın, işgücü piyasasına giriyor. Kentlerde işgücü piyasasına giren kadın nüfustaki artış yüzde 9.2 civarında. Bu oran erkeklerde 2.7. Aynı şekilde, çalışabilir yaştaki kadın nüfustaki ortalama yıllık artışın yüzde 142'si istihdam ediliyor. Erkeklerde bu oran yüzde 126. Kısacası, ayrımcılık olmadan da bir şeyler değişme eğiliminde.
TORPİLE GEREK YOK
Çeşitli sektörlerde ya da kurum içindeki hiyerarşinin çeşitli kademelerinde kadın istihdamında sorunlar olabilir, kadınlar negatif ayrımcılığa tabi tutulabilir. Bunlar önlenmeli. Önlemeye yönelik kadın istihdamının pozitif ayrımcılığa tabi tutulması ya da herhangi bir teşvik mekanizması içinde korunması ikinci yanlış olur. İki yanlış bir doğru yapmaz.
İşgücü piyasasında her türlü ayrımcılığa kadınların kendileri karşı çıkmalılar. Çünkü, pozitif ayrımcılık altında, işgücü piyasasında en fazla zarar görecek olan kadın nüfus olur. Kadınların torpile ihtiyacı yok. Kadınların istihdam edilebilecek özelliklere sahip olmama ve işgücü piyasasından uzak durma sorunu var.