Advertisement

Avrupa Merkez Bankası (ECB) bugün para politikasına yeni bir yön verip vermeyeceğini açıklayacak. Politika faizlerini indirmesi yönünde ECB üzerinde baskı var. Euro Bölgesi'nde ortalama enflasyon yıllık yüzde 1.2 düzeyine geriledi. ECB'nin enflasyon hedefi yıllık yüzde 2 düzeyinde. Yani, ECB'nin para politikasını daha da gevşetmek için yerinin olduğu düşünülüyor. Bu yolla para politikasının ekonomik büyümeye katkı yapması bekleniyor. Türkiye'de Merkez Bankasının (TCMB) enflasyon hedefi yıllık yüzde 5 düzeyinde. Gerçekleşen enflasyon ise ekim ayı itibarıyla yıllık yüzde 7.7'ye ulaştı. Yani, para politikasının enflasyondan başka bakacak hiçbir yeri olmamalı gibi görünüyor. Ama, hâlâ büyümeden, cari işlemler açığından ve politika faizini değiştirmeden para politikasını sıkılaştırmaktan söz ediyoruz.
Önemli bir ayrıntıyı kaçırıyoruz. En önemli ticaret ortağımız Avrupa yüzde 2'nin altında enflasyonla, bir anlamda ekonomik büyümeden feragat ederek de olsa yaşamaya çalışırken, biz yüzde 5 hedefini dahi tutturamıyoruz. Tuttursak dahi, bir şey ifade etmeyecek. En önemli ticaret ortağımızda yüzde 2, bizde yüzde 5 enflasyon (5 yıl sonra hedef yüzde 4.5) ile sürdürülebilir bir rekabet içinde olamayız. Rekabeti yakalamak için paramızın değerini düşürmek zorunda kalıp enflasyonu daha da yukarı çekmek zorunda kalıyoruz. Enflasyon üreterek rekabeti koruma peşindeyiz!

BÜYÜME, PARA POLİTİKASININ KONUSU MU?
ECB, Almanya Merkez Bankası (Bundesbank) geleneğinden geliyor. Bundesbank geleneği, "Ne olursa olsun fiyat istikrarı önceliklidir" diye özetlenebilir. Enflasyonun yüzde 2'nin altında kalması aslında ECB açısından Euro'nun itibarının yüksekliğinin piyasa tarafından onaylanması anlamına geliyor. O nedenle enflasyonun hedefin altında kalmasının ECB açısından bir sakıncası yok. Buna karşılık, ECB'nin para politikasını gevşetmesini haklı çıkarabilecek gelişmeler de var. Enflasyon düşük. Ama, enflasyon önümüzdeki dönemde deflasyona (ortalama fiyatların düşmesi) dönüşürse, Avrupa'nın resesyondan çıkması zorlaşabilir. Daha derin bir resesyon yaşanabilir. Çünkü, deflasyon ekonomik birimlerin tüketim ve yatırım kararlarını erteleten bir olgudur. Fiyatların düşeceği beklendiğinde, "Bekle, daha ucuza al" güdüsü depreşir. ECB böyle bir olasılığı ne kadar ciddiye alır? Şimdiye kadar pek almadı. Çünkü, ECB açısından Avrupa Bölgesi'nin büyümede zorlanmasına çözüm bulmak bir para politikası konusu değil. Onların denkleminde, büyüme dışsal bir değişken.

FİYAT İSTİKRARI KİMİN KONUSU?
Bizde enflasyon hedefin oldukça üzerinde dahi olsa, nedeni para politikası değil, döviz kurlarının fırlaması olarak görülüyor. Döviz kurları dışsal bir değişkenmiş gibi algılanıyor. Dışsal değişkenin kendi kendine(!) fırlaması işimize de geliyor. Çünkü, enflasyon farkından kaybettiğimiz rekabet gücünü ancak böyle kapatabiliyoruz. Fiyat istikrarını değil, reel döviz kurunu takip etmeye başlıyoruz. Para politikası denkleminde ekonomik büyüme de var, cari işlemler açığı da. Reel döviz kuru belli bir noktaya geldiğinde, Merkez Bankası'nın fiyat istikrarına odaklanması için yeri açılmış oluyor. İstanbul Sanayi Odası'nda Merkez Bankası Başkanı'nın yaptığı sunumda para politikasına nasıl bir görev biçildiği açıkça görülüyor. Başkan diyor ki: "Reel döviz kuru endeksi aşırı değerli çizgisinden oldukça
uzak, bu da bize enflasyon iyice düşene kadar fiyat istikrarına odaklanma imkânı veriyor."
Halbuki, TCMB yasası fiyat istikrarının öncelikli olduğunu söyler, aynı ECB'nin yasasında olduğu gibi. Ama, uygulamada biri ECB, diğeri TCMB.