Advertisement

Her piyasada olduğu gibi, döviz piyasasında da çok sayıda alıcı ve satıcının bulunması, oluşacak fiyatın “rekabetçi” olmasını ve ekonomik gerçekleri yansıtmasını sağlar. Çok sayıda satıcının, buna karşılık az sayıda alıcının bulunduğu piyasalar alıcılar tarafından çok kolaylıkla yönlendirilebilir.

Tersinde de, az sayıda satıcının, çok sayıdaki alıcının olduğu bir piyasayı yönlendirmesi çok kolaydır. Türkiye’de döviz piyasasının teorik olarak derin olması gerekir. Örneğin, ödemeler dengesinin cari işlemler bölümünde 2012 yılında döviz kazandırıcı kalemlerin toplamı 256 milyar dolarken, aynı hesaplardaki döviz harcamaları 305 milyar dolar oldu. 2012 yılında yarım trilyon dolara yakın cari işlem gerçekleşti. Sermaye hareketleri yoluyla el değiştiren dövizleri de hesaba katarsak, yılda bir trilyonun üzerinde döviz alışverişi olduğu ortaya çıkar. Bu rakam küçük değil.

SATICI HEGEMONYASINI PARA OTORİTESİ KIRABİLİR
Piyasanın potansiyel derinliği ile aynı piyasadaki potansiyel hacim dönemsel olarak birbirinden kopabilir. Fiyatın yükseleceğini düşünen ekonomik birimler satış yapmayıp beklemeye geçerken, fiyatlar artmadan alıma geçmek isteyenlerin sayısı artabilir. Fiyatın yükseleceği beklentisi piyasada satıcı sayısını düşürüp alıcı sayısını artırabilir. Piyasanın kontrolü satıcılara geçmiş olur. Satıcı daima daha yüksek fiyat peşindedir. Dolayısıyla, piyasa, fiyatın daha da yükselmesi yönünde şartlanmış olur. Tersinde de, fiyatın düşeceğini bekleyen bir piyasada satıcılar acele ederken, alıcılar beklemeye geçerler. Piyasa alıcıların yönlendirmesine açık hale gelir. Alıcılar daima daha düşük fiyatı tercih edeceğinden, piyasa fiyatın daha da düşmesi yönünde şartlanmış olur. Mali piyasalar beklentilerle yön bulan piyasalardır. Bir ütünün ya da bir masanın fiyatı her saat değişmez, ama mali piyasalardaki fiyatlar her an değişir. Değiştiren, alıcılar ve satıcıların beklentilerindeki değişmelerdir. Döviz piyasası da bunlardan biri, belki de en önemlisi.

Döviz piyasasının karıştığı dönemlerde kurların belli bir kararlılıkla yükselme eğilimine girmesi beklentileri altüst ettiğinden piyasanın sığlaşmasına neden olur. Alıcı sayısı artar, satıcı sayısı azalır. Piyasa satıcıların kontrolüne geçer. Kurlar daha da yükselir. Çok küçük montanlı alışverişler dahi fiyatı çok değiştirebilir. Bunu önlemenin tek yolu, kurların kararlılıkla yukarı yönde hareket etmeyebileceğini piyasaya göstermektir. Burada rol para otoritesine düşer. Satıcının azaldığı bir piyasada para otoritesinin satıcı olarak piyasaya girmesi satıcıların hegemonyasını kırar. Kırdığında, satış için beklemede olan potansiyel satıcılar devreye girmeye başlar ve para otoritesine artık gerek kalmadan dahi kurlar belli bir istikrara kavuşmuş olur.

POTANSİYEL ARZ BEKLEMEDE
Döviz kurlarının yükselme eğilimine girdiği bazı dönemlerde yurtdışı yatırımcıları dövize dönüp TL’den çıkma eğilimde olsalar da, yurtiçindeki yatırımcılar yükselen kurlardan faydalanmak için döviz varlıklarının bir bölümünü sattılar. Yurtiçi yatırımcılar kurların geldiği yüksekliği yeterli buldukları için satışa geçtiler. O dönemlerde kurlar hâlâ yükselmeye devam etseydi, potansiyel satıcılar da ortadan kaybolup kurların daha da hızlı artması söz konusu olabilecekti. Son dönemde kurlar belli bir hızda (bazen dinlenerek) yükseldiği halde yerli yatırımcılardan dikkate değer bir döviz satışı gelmiyor. Demek ki, kurların daha da yükselebileceğine yönelik bir beklenti var. Piyasada derinlik olağandan düşük. Ekonomiye net bazda döviz girdiği halde, dövizi olanlar beklemede. Bu psikolojinin yaratılmış olması döviz piyasasının çalışmasını ekonomik gerçeklerden uzaklaştıran en büyük etken.