Advertisement

Tam dalgalı kur rejiminin, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde ekonomik refahı azamiye çıkarabilecek bir kur rejimi olmadığını birkaç yazıda vurguladım.

Dalgalı kur rejiminde döviz kurları o denli büyük boyutlarda dalgalanma gösteriyor ki, beklentiler bozuluyor, enflasyon yükseliyor, büyüme düşüyor. Döviz kurları dalgalandıkça, makro ekonomik dengeler de dalgalanıyor. Neden böyle oluyor? Daha önceki yazılarımda vurguladığım gibi, döviz kurlarını en fazla etkileyen olgu uluslararası yatırımcıların risk iştahının değişmesiyle uluslararası sermayenin bir ülkeye girip çıkması. Bu olgu gelişmiş ülkelerde de, belki daha büyük boyutlarda yaşanıyor. Ama, onların döviz piyasası o denli derin ki, sınır ötesi sermaye hareketleri döviz kurlarında o denli oynaklık yaratmıyor. Yarattığı dönemlerde dahi, döviz kurlarından diğer makro ekonomik değişkenlere (örneğin, enflasyon) geçiş çok ılımlı. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde ise döviz piyasası çok sığ.

Sınır ötesi sermaye hareketlerindeki en ufak hareketlilik döviz kurlarını oldukça büyük boyutta dalgalandırabiliyor. Türkiye gibi ülkelerde bir de “para ikamesi” olgusu var. Yabancı para, yerli paranın değer kaybetmesi riskine karşı en büyük koruma aracı. Neredeyse tüm makro ekonomik değişkenlere yönelik oluşturulan beklentilerin en önemli parametrelerinden biri döviz kurları. Bir anlamda, döviz kuru bizim gibi ülkelerde çok önemli bir “çapa” görevini görüyor.

ÖNYARGI DOĞRU DEĞİL

Dalgalı kur rejiminin cari işlemler dengesini sağlayan bir mekanizma olmadığı artık çok iyi biliniyor. Çok yüksek cari işlemler açığı verildiği dönemlerde dahi, uluslararası yatırımcıların risk iştahı açıldığında, yüklü yabancı yatırımların girişiyle yerli para oldukça önemli boyutlarda değer kazanabiliyor. O halde, dalgalı kur rejimini dış dengeyi sağlayıcı bir mekanizma olarak savunamayız.

Dalgalı kur rejimini savunabileceğimiz tek bir alan var: Yalnızca enflasyona odaklanmış bir para politikası rejimini sürdürmek. Para politikasının enflasyona odaklanabilmesi için birkaç ön şart var: Birincisi, para otoritesinin devletle bir kredi ilişkisi içinde olmaması (işlevsel bağımsızlık), ikincisi, para politikasının, kurlarda istikrar da dahil olmak üzere, enflasyon dışında başka bir hedefinin olmaması (hedef tekliği). Bu ön şartlardan yola çıkarak döviz kurlarındaki oynaklığı azaltmaya yönelik bir para politikasının enflasyon hedefini arka plana atabileceği gibi bir önyargı var. Bu önyargı çok doğru değil.

ALTERNATİF VAR

Bizim gibi ekonomilerde döviz kurlarından enflasyona küçümsenmeyecek bir geçiş var. Yani, döviz kurlarındaki fırlamalara göz yuman bir merkez bankası aynı zamanda enflasyon hedefini de ciddiye almıyor izlenimi veriyor. Türkiye’de yıllardır enflasyon hedefini ıskalayıp enflasyona odaklı para politikasının itibarını zedeleyen olgulardan biri Merkez Bankası’nın çeşitli dönemlerde döviz kuru gelişmelerine oldukça kayıtsız kalmasından kaynaklanıyor. Kısacası, döviz kurlarından enflasyona geçişin ihmal edilemeyecek boyutta olduğu ekonomilerde, dalgalı kur rejiminde döviz kurlarının dalga boyutunu azaltmak aynı zamanda enflasyon hedefinin de ciddiye alındığının işareti anlamına geliyor. “Neden dalgalı kur?” diye sorduğumuzda, bizim gibi ekonomiler için pek doyurucu cevaplar bulamıyoruz. Alternatif, sabit kur rejimi değil. Alternatif, döviz kurlarının dalga boyutunun ekonomik birimlerin beklentilerini darmadağın etmesini önleyecek “müdahaleli esnek kur” rejimi olmalı.