Türk Lirası'nın diğer paralara karşı değerlendiği dönemlerde Merkez Bankasının isteyerek kurları düşürdüğü iddia edilir. Halbuki gerçek çok farklıdır. O dönemler aynı zamanda Merkez Bankası'nın piyasadan döviz alıp rezervlerini artırdığı dönemlerdir. Merkez Bankası piyasadan döviz almasa, aslında kurlar daha da hızlı düşer. Merkez Bankası döviz alımlarıyla kurların düşme eğilimini törpülemeye çalışan bir rol oynar.
Son dönemlerde döviz kurları arttı. Hem de oldukça hızlı arttı. Yetersiz kalsa da, Merkez Bankası bu dönemde piyasaya döviz de satıyor. Yani, bir anlamda, Merkez Bankası kurların daha hızlı artmasını engellemeye çalışıyormuş gibi bir görüntü veriyor. Şaşırtıcı olan, aynı zamanda Merkez Bankası döviz rezervlerini de artırıyor.
KABAHAT KİMDE?
Bu durum neden şaşırtıcı? Eğer Merkez Bankası'nın döviz rezervlerini artırabilecek kadar döviz Türkiye ekonomisine giriyorsa, döviz kurları neden bu düzeylere geldi? Merkez Bankası gerçekten döviz kurlarının bu denli artmasını istemiyorsa, döviz rezervlerini artırabildiği bir ortamda neden piyasaya yeterli müdahaleyi yapmıyor? Bu soruların yanıtları kurların artmasının aslında ekonomi politikasının bir sonucu olduğu yorumuna yol açıyor.
Merkez Bankası'nın döviz rezervlerini artırmasının nedeni, bankaların yurtdışından borçlandıkları dövizleri Merkez Bankası'na mevduat yapmasından kaynaklanıyor. Yani, artan döviz rezervlerinin kaynağı yurtdışından borçlanma. Demek ki, Türkiye ekonomisi yurtdışından borçlanabiliyor. Türkiye'nin döviz bulamamak gibi bir sorunu yok. Ama, buna rağmen döviz kurları da bu düzeylere geldi. "Borçlanarak elde edilen döviz rezervleri kullanılamaz diye bir kural yok. Rezerv, rezervdir. İstendiğinde, istenildiği şekilde kullanılabilir. "Merkez Bankası bu konuda cimri davranıyor" diyebiliriz. Konuya bir başka açıdan bakarsak, "Merkez Bankası bankaların yurtdışından buldukları dövizleri kendine mevduat yaptırmak yerine bankalara da bırakabilir" diyebiliriz. Yani, ekonomiye giren para ekonomik birimlerin ellerinde kalmış olur. Bu yola da gidilmiyor. Demek ki, döviz kurlarının geldiği yerden memnunuz. Daha da artması politika yapıcılarına fazla rahatsız edici görünmüyor. Bir anlamda, iç ve dış belirsizlikler belki sorunu biraz ağırlaştırdı, ama döviz kurlarının artmasında bütün kabahati iç ve dış gelişmelere bağlamak çok doğru görünmüyor.
SICAK PARA ÇIKMIYOR, GİRİYOR
Kasım ayı itibarıyla yayınlanan ödemeler dengesi verilerine göre, yılın ilk 11 ayında döviz rezervleri 14.5 milyar dolar artmış. Merkez Bankası mayıs, haziran ve temmuz aylarında toplam 9.2 milyar dolar döviz rezervi kaybetmiş. Ağustos, eylül, ekim ve kasım aylarında her ay artarak bir önceki 3 ayda kaybettiği rezervlerinin 8.9 milyar dolarını geri toplamış. Ortada bir döviz krizi yok. Para akışına bakarsak, ortada Türkiye ekonomisine yönelik bir husumet yok. Ama, döviz kurları buralara geldi. Anlatılması ve anlaşılması zor bir durum.
Türkiye'den para çıkıyor deniyor. Bu da çok doğru değil. Ödemeler dengesi verilerine göre, portföy yatırımları hesabından (Bu hesaba sıcak para deniyor) haziran ve temmuz aylarında toplam 3.4 milyar dolar çıkmış. Bu dönemden sonraki 4 ayda hep net girişler yaşanmış ve portföy hesabından Türkiye ekonomisine giren net para 9 milyar dolar olmuş. Son 4 aydır Türkiye ekonomisinden sıcak para çıkmıyor, aksine sıcak para giriyor.
Rakamlar döviz kurlarının buralara gelmesini desteklemiyor. O halde, döviz kurlarının buralara gelmesi ekonomi politikasının bir sonucu olmalı.