Advertisement

Neredeyse tüm gelişmekte olan ekonomiler için kara bir haftayı geride bıraktık. Hafta, Türkiye ve Arjantin için daha da karaydı. İki ülkenin parası ciddi boyutlarda değer kaybetti. İki paradaki değer yitirme farkı çok olduğu halde, Türkiye Arjantin ile karşılaştırılır oldu. Talihsiz bir gelişme.
Arjantin gelişmekte olan ülkeler içinde herkesin gülüp geçtiği bir ekonomi. Türkiye ekonomisi ile karşılaştırılabilecek hiçbir yanı yok. Popülizm devlet politikası haline gelmiş. Borçlarının bir bölümünü ödememeye karar verdikten sonra aynı Venezüella gibi sermaye kontrolleri getirdiler. Arjantin ekonomisine yönelik rakamlara, IMF de dahil olmak üzere, artık hiç kimse güvenmiyor. Hatırladığım kadarıyla, tarihinde ilk kez IMF bir ülkeyle ekonomik veri sorunları olduğunu açıklamak zorunda kaldı. Resmi rakamlara göre Arjantin'de enflasyon yüzde 10 civarındayken, resmi olmayan rakamlar enflasyonun yüzde 28 olduğunu gösteriyor.
Arjantin'in döviz rezervleri kararlı bir biçimde düşüyor. Geçen hafta itibarıyla döviz rezervleri 30 milyar doların altına geldi. Arjantin Merkez Bankası'nın döviz satarak müdahale edebilme olanağı artık kalmadı. Kalan döviz rezervleriyle dış borçlarını ve artan enerji faturasını ödemeye çalışıyorlar. Bunu bilen uluslararası ve yerli yatırımcılar Arjantin Pesosu'nun üzerine gitmeye devam ediyor. Cuma günü resmi kur ile serbest piyasa kuru arasındaki farkı kapatmak için Arjantin resmi kuru artırdı. Çözümü şimdi kur üzerindeki kısıtları kaldırmada arıyorlar.

DEMEÇLERLE OLMAZ
Türkiye ekonomisinin yüksek cari işlemler açığı nedeniyle kırılgan olduğu biliniyordu. Bilinmeyen, yapısal olan bu kırılganlık karşısında otoritelerin kur artışlarına uzunca bir süre kayıtsız kalabileceği idi. Kur artışlarını cari işlemler açığının çözümü olarak görüp piyasa dinamikleri göz ardı edilince, bugünlere geldik. Uluslararası para piyasasında Arjantin ile karşılaştırılır hale geldik. Uluslararası haber ajanslarında, çeşitli ülke paralarının analiz edildiği yazılarda, Arjantin birinci, Türkiye ikinci diye söz edilmeye başlandı.
Tabloda Amerikan Doları'nın çeşitli gelişmekte olan ülke paraları cinsinden değerindeki haftalık değişim veriliyor. Genelde gelişmekte olan ekonomilere yönelik hava bozuk. Ama, diğer gelişmekte olan ülkeler bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Kendi paraları üzerinden getirileri artırıp yatırımcıların kendi paralarına yönelmelerini özendirmeye çalışıyorlar. Biz ise, perşembe günü hariç, sonuca tesir etmeyecek (palyatif) önlemlerle gelişmelere kayıtsız bir tavır sergiledik. Hâlâ da bu tavır devam ediyor.
Yetkili ağızlar "Ekonominin döviz kurlarındaki fırlamaya karşı dayanıklılığı arttı, eskisi gibi değil" yönünde demeçler vermeye devam ediyor. Gelişmelerden en çok dayak yiyen iş çevrelerinin temsilcileri "Kurların fırlamasından tedirgin değilim" diyebiliyor. Halbuki, bugünkü ortamda Türkiye ekonomisine gerekli olan, birinin çıkıp "Bu iş burada biter" demesi ve gereğini yapması. Yalnızca kendimize değil, diğer gelişmekte olan ekonomilere de zarar vermeye başladık.