Advertisement

Aylardır döviz piyasasında yaşanan çalkantının iyice kontrolden çıkmasıyla dün açıklanan Enflasyon Raporu önemini kaybetti. Raporun sunumunda, içerikten fazla, Başkan'ın son yaşanan çalkantılar ve Merkez Bankası'nın çalkantılar karşısındaki tutumu hakkında ne diyeceği önemliydi.
Başkan Merkez Bankası'nın bağımsızlığına vurgu yaptı. Son zamanlarda yurtdışında bağımsızlık konusunda şüpheler olduğunu söyledi. Bu şüpheler yurtiçinde yok mu? Sanırım, fazlasıyla var. Gelinen noktada, "Merkez Bankası bağımsızdır" diyerek ekonomik birimleri ikna edebilmek pek mümkün görünmüyor. Bundan sonra Merkez Bankası yaptıkları ve piyasada takındığı tutum ile bağımsızca karar alıp alamadığını gösterecek.

LAF DEĞİL UYGULAMA ÖNEMLİ
Bağımsızlık konusunda ekonomik birimlerin ikna edilebilmesine yönelik Merkez Bankası'nın birkaç önemli zorluğu var. Her şeyden önce, her fırsatta siyasi kadrolar "Merkez Bankası bağımsızdır" dese de, birçok kez görüldü ki, hükümet, bağımsız diye kurulan kurumların bağımsız olmaları gerektiğine inanmıyor. "Onlar istedikleri gibi hareket edecekler, ama faturayı siyasi olarak ben ödemek durumundayım" gibi bir görüş hâkim. Bu görüş doğal olarak Merkez Bankası'nı da kapsıyor.
Döviz piyasasında çalkantıların başladığı dönemde Merkez Bankası faiz koridorunun üst sınırını artırıp alt sınırını değiştirmedi. Artık faiz artışına ihtiyaç yok diye de kendini bağlayıcı bir tutum sergiledi. Faiz artışından hoşlanmadığı bilinen hükümetin arzuladığı yönde hareket ettiği izlenimini verdi. Başbakan'ın son Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısından sonra tebrik mesajı göndermesi bu izlenimi güçlendirdi. Aslında, son haftalarda döviz piyasasının raydan çıkmasının en önemli nedeni verilen bu izlenimdi.
Şimdi, Başkan, "faizler Merkez Bankası'nın en temel politika aracıdır ve vazgeçilmezdir" diyor. Madem öyleydi de, bu yaklaşım neden üç ay önce vurgulanıp gereği yapılmadı? Kurlar fırlayıp ekonominin altüst olması mı gerekliydi? İnandırıcılık bu nedenle kayboldu. Bu nedenle inandırıcılığı yeniden tesis etmek, artık lafla değil, uygulama ile başarılabilecek bir iş.

MERKEZ SINAVDAN GEÇİYOR
Başkan dünkü sunumunda geri dönüş işaretleri verdi. Piyasanın sopası bunu zorladı. Her türlü para politikası aracı serbestçe kullanılacak, politika faizi artırılabilecek, hatta yeniden tek politika faizine dönülebilecek gibi mesajlar verildi. Bu mesajlar altı ay evvel de verilebilirdi. İki ay önce bunların bazıları uygulamaya konabilirdi. Bugünkü ortam yaratılmamış olurdu. Şimdi Merkez Bankası çok daha sert olmak zorunda. Ekonominin yükleneceği maliyet şimdi çok daha yüksek.
Geçen hafta perşembe günü Merkez Bankası doğrudan döviz satarak piyasaya müdahale etti. Satılan dövizin 3-4 milyar dolar olduğu söyleniyor. Döviz kurunda gün içinde dahi kalıcı bir düşüş yaşanmadı. Çünkü, sorun, döviz değil, TL idi. Sorun, Merkez Bankası'nın piyasada yaşananlar karşısındaki kayıtsız tutumu idi. Beş kuruş döviz satmadan, PPK olağanüstü toplantıya çağrıldıktan sonra doların TL fiyatı 2.40 TL'den 2.25 TL'ye doğru düşmeye başladı. Çünkü, PPK'nın olağanüstü toplantıya çağrılması piyasa tarafından Merkez Bankası'nın tutum değiştirmesi olarak algılandı. İhtiyaç, Merkez Bankası'nın tutum değiştirmesiydi.
Merkez Bankası çok büyük bir sınavdan geçiyor. Piyasaları ikna etmeyecek en ufak bir hareket tüm ekonomiye çok pahalıya patlayabilir. Önümüzdeki dönemde Merkez Bankası uygulamalarıyla ve söylevleriyle çok dikkatli olmak zorunda.