Advertisement

Merkez Bankası bankalara verdiği borcun faizini artırdı. Faiz artırımının arkasında bozulan enflasyon görünümünden çok döviz kurlarının önlenemeyen yükselişi vardı. Bir hafta önce de enflasyon görünümü bozuktu. Ama, Merkez Bankası ek parasal sıkılaştırma ile işi idare etmeye çalışıyordu. Ek parasal sıkılaştırma dövizin tırmanışını durduramadı, azdırdı.
Politika faizi birçok yorumcunun vurguladığı kadar çok artmadı. Para Politikası Kurulu (PPK) olağan toplantısında ek parasal sıkılaştırma olduğu günler Merkez Bankası'nın yıllık yüzde 9'dan bankalara borç vereceğine karar vermişti. PPK'nın olağanüstü toplantısında artık her günün ek parasal sıkılaştırma günü olması ve bankalara verilen borcun faizinin yıllık yüzde 10 olması kararlaştırıldı. Bankaların Merkez Bankası'ndan aldığı borcun ortalama maliyeti bir puandan fazla artmış oldu. Ama, buna "şok faiz artışı" demek de hayalleri fazla zorlamak olur.

FAİZ ARTIRIMI İŞE YARAMAZ TEZİ
Döviz piyasasında ateşin henüz düştüğünü söyleyemeyiz. Yabancı yatırımcılar gözünde Türkiye ekonomisinin diğer gelişmekte olan piyasalardan olumsuz yönde ayrıştığı çok açık. Bazı günler belli başlı tüm gelişmekte olan ülkelerin paraları değer yitiriyor. Ama, TL genellikle en fazla değer yitirenlerin arasında. Bazı günler gelişmekte olan ülke paraları değer kazanma eğilimine giriyor. Genellikle değer kazanmayan ya da en az değer kazananlar arasında TL var.
Merkez Bankası'nın faiz artırımından sonra yapılan açıklamalardan faiz politikasının yeniden rafa kaldırıldığı izlenimi alınıyor. Başbakanın "sabredip sonuçlarını göreceğiz" ve "gerekirse B ve C planlarımız da var" yönünde yaptığı açıklamalar "artık politika faizi yoluyla değil başka önlemler gündeme gelir" yönünde anlaşıldı. Piyasalar bu izlenimin gerçekten doğru olup olmadığını sınamak isteyecektir. Bu açıdan, Merkez Bankası'nın politika faizi artırım hamlesinin etkinliği azalmış oldu.
Bankacılık sisteminin kaynak maliyeti arttı ve artıyor. Hem Merkez Bankası'ndan yaptıkları borçlanmanın ortalama maliyeti arttı hem de mevduat faizlerinde zorunlu artışlar olacak. Kaynak maliyetinin artışı doğal olarak kredi maliyetlerine yansıyacak. Yurtdışı borçlanmanın da göreli olarak kısıtlı olduğu bir ortamda, artan kredi faizleri ekonomik faaliyetleri doğal olarak olumsuz etkileyecek. Buna karşılık, son ve belki de bir kerelik politika faizi artışı yoluyla döviz piyasasındaki ateşin düşmesi sağlanamayabilecek. "Gördünüz mü? Politika faizinin artırılması bir işe yaramadı" görüşü doğruymuş gibi bir durum oluşabilecek.

İTHALAT TALEBİ ÖNE ÇEKİLMİŞ
Döviz kuru artışından enflasyona geçişin yaşanması kaçınılmaz. Hesaplamalar döviz kuru artışından enflasyona geçişin ilk ayda en yüksek olup azalarak 4-5 ay kadar sürdüğünü gösteriyor. Geçmiş deneyimler ileri dönük hareketlerin tahmininde kullanılırsa, yılın son gününde yapılan dolaylı vergi oranlarındaki artış da hesaba katılırsa, önümüzdeki dönemde, enflasyonun yıllık bazda çift haneyi görmesi şaşırtıcı olmayacak.
Aralık ayı dış ticaret rakamları ithalatta spekülatif bir hareketin yaşandığı izlenimi veriyor. Aralık ayında ithalat bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 1 7'ye yakın artmış. Dış ticaret açığındaki artış aynı dönemde yüzde 37 olmuş. Öyle anlaşılıyor ki, aralık aylarında zaten artan ithalat geçen yılın aralık ayında yükselen döviz kurları karşısında biraz da alımların öne alınmasıyla daha da fazla artmış görünüyor. Artan ithalatı ekonomik faaliyetlerde bir artış olmasına bağlamak bu aşamada çok gerçekçi görünmüyor.