Advertisement

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) üyelerinin tahminlerine göre, bu yıl sonunda dolar 2.30 TL’nin üzerinde, Euro da 3.20 TL’nin üzerinde olacak. Yıllık enflasyon tahmini de yüzde 10’a yakın. Kur düzeyleri tahminden çok bir arzuyu yansıtıyor gibi duruyor. İhracatçılarımız döviz kurlarının artmasını, faizlerin de düşük kalmasını arzu ediyorlar. Kurlarda üç günlük istikrarı gördüklerinde “Hadi artık Merkez Bankası faizleri düşürsün” demeye başlıyorlar. Geçenlerde Habertürk Gazetesi Ekonomi Bölümü, TİM’in tahminlerini yayınlarken çok güzel bir başlık attı: “Tutarsa, yandık!” Gerçekten de, TİM üyelerinin arzuları gerçekleşirse, yandık. Ekonomide 2014 yılı boyunca istikrar yok demektir.

KURDAN ÖNEMLİ ETKENLER VAR

Genel kanının aksine, döviz kuru düzeyi ile ihracat performansı arasında çok sıkı bir ilişki yok. İhracat performansını etkileyen çok daha önemli iki etken var: Mallarımızı sattığımız ülkelerin ekonomik performansı ve yurtiçindeki toplam talep. Teknik deyimiyle, Türkiye’nin ihracatının fiyat elastikiyeti göreli olarak düşük, ama dış ülkelerdeki büyümeye olan elastikiyeti göreli olarak yüksek. Tabloda 2005 yılından bu yana ihracat miktar endeksinin on iki aylık ortalamasının bir önceki yıla göre yüzde değişmesi ile günlük kur sepetinin (yarım dolar ve yarım Euro kurlarının toplamı) yıllık ortalamasının bir önceki yıla göre yüzde değişmesi veriliyor. Kur ile ihracat miktar endeksinin çok fazla bir ilişkisi olmadığını göstermek için karmaşık istatistiksel yöntemler kullanmaya gerek yok. Çıplak gözle dahi, kurların düştüğü dönemlerde ihracatın rekorlar kırdığı, kur artışlarının rekorlar kırdığı dönemlerde ise ihracatın tökezlediği açıkça görünüyor. Bu rakamlar döviz kuru ile ihracat arasında hiçbir ilişki yok anlamına gelmiyor. Dünya ticaret hacminde göreli olarak küçük payı olan Türkiye uluslararası piyasada oluşan fiyatları kabullenmek zorunda olan bir ülke. Yani, ihraç ettiği birçok malda müşterilerine fiyat dikte ettirebilme gücüne sahip değil. Buna karşılık, uluslararası piyasada belirlenen fiyat düzeyinden üretebildiği kadar birçok malı satabilecek bir konumda.

2023 HEDEFİ HAYAL OLUR

İhracatımızın bazı yıllar tökezlemesi, TL’nin değer kaybı dolayısıyla ihracatçılarımıza fiyat avantajı sağlasa dahi, dünya ticaretinin bizim sattığımız mal gruplarında daralmış olmasından kaynaklanıyor. TL’nin değer kaybı yoluyla sağlanan fiyat avantajı talep daralmasını telafi edemiyor. Bazı ürünlerde ihracatçılar TL’nin değer kaybı yoluyla elde ettiği fiyat avantajının önemli bir bölümünü müşterilerine yansıtmak zorunda olduğu halde, ihracat performansı düşüyor. Önemli ihraç mallarımızın bazılarının üretiminin ithalata dayanması da sorunun bir başka boyutu. Çok fazla kur konuşuyoruz. Kurlar kadar önemli olan “teknoloji” ve “üretimde verimlilik” gibi konuları çok fazla gündeme getirmiyoruz. İhracatımızın 2023 yılında 500 milyar dolara gelmesini hedeflerken döviz kurlarına güvendiysek, bu hedef hayal demektir. İhracatımız artacaksa, teknolojik ilerleme ve üretimde verimlilik artışlarıyla olacak. Kur artışlarına güvenerek ihracatçı ülke olunmaz.