Advertisement

Küresel piyasalarda ilginç gelişmeler yaşanıyor. Euro değer kazanıyor. Halbuki, Avrupa Merkez Bankası’nın yakında negatif faiz uygulamasına geçeceği bekleniyor. Euro’nun değer yitirmesi beklenirken değer kazanmasını açıklamak çok kolay değil. Parasal genişlemeyi yavaşlatmaya başlayan Amerika’da doların değer kazanması daha mantıklı. Şimdilik kısa süreli dalgalanmalar dışında bu yönde bir hareket yok. Euro/Dolar paritesi 1.3680 ile 1.3740 arasında sıkışmıştı. Bir ara 1.3650’yi gördükten sonra şimdi 1.38’in üzerini zorluyor. Belki jeopolitik gelişmeler etkin. Yine de açıklaması zor. 

Japonya’nın uygulamaya koyduğu genişlemeci para ve maliye politikaları yenin değer yitirmesine neden olmuştu. Yenin değer yitirmesi Japonya ekonomisi için önemliydi. İhracat artışı yoluyla ekonomiye ivme kazandırmaya çalışılıyordu. Dolar/yen paritesi 105’i aşmışken, son günlerde 100 düzeyine gerileme eğilimine girerek değer kazanmaya başladı. Enflasyon artıyor. Yenin değeri stratejilerinin önemli bir parçasıysa, genişlemeci politikalarının dozunun önümüzdeki dönemde artması gündeme gelebilir.

ÇİN’DE KUR 
Yıllardır Çin, parasının değerini düşük tuttuğu için eleştirilir. Döviz piyasasında reform yapılıyor bahaneleriyle Çin yıllardır bütün dünyayı oyaladı. Sonuç değişmedi. Çin’in parası yuanın değeri hâlâ düşük tutuluyor. Son günlerde kurun dalgalanma bandının artırılacağı bahanesiyle yuan daha da değer yitirmeye başladı. Yuanın değeri Çin ekonomisinin büyüme stratejisinin en önemli parametrelerinden biri.

Çin ekonomisinde büyüme düşüyor. Büyümenin önemli motorlarından biri olan inşaat sektörünün performansı o denli parlak değil. Çin ekonomisinde arzulanan iç talebe bağlı büyüme olgusu, arzulanan büyüme düzeyi için yetersiz kalıyor. Dolayısıyla, Çin dış talebe bağımlı büyümeden kısa dönemde vazgeçemez. Dış talebe bağımlı büyümenin de en önemli parametresi yuanın değerinin düşük tutulması. Çin de, aynı Japonya’nın yapmak istediği gibi, kur yoluyla büyümeyi hızlandırma çabasında. 

DİĞERLERİNDE FAİZ 
Gelişmekte olan ülke paraları önce beklentiyle değer yitirmeye başlamıştı. Beklenti gerçekleşip Amerika’da parasal genişlemenin yavaşlatılmaya başlamasıyla, gelişmekte olan ülke paralarının değer yitirmesi hızlandı. Neredeyse tüm gelişmekte olan ülke merkez bankaları, para politikası faizini artırmak zorunda kaldı. İlginç olan, bu süreçte Amerikan faizlerinin düşmesiydi. Beklentiyle on yıl vadeli Amerikan tahvillerinin faizi yüzde 3’e kadar çıkmıştı. Beklenti gerçekleşip parasal genişleme gerçekten yavaşlatılmaya başladıktan sonra aynı faiz yüzde 2.6’lara kadar geriledi. Ama gelişmekte olan ekonomilerde faizler yüksek kalmaya devam etti, belki önümüzdeki dönemde daha da yükselecek.

Tüm gelişmekte olan ülkeler kendilerini diğerlerinden pozitif ayrıştırma çabası içinde. Bu alanda başı çeken ülke Brezilya. Gelişmekte olan ülkeler içinde olumsuz yönde ayrıştıkları konusunda genel bir fikir birliği olan iki ülke var: Rusya ve Türkiye. Belki bu gruba Güney Afrika da eklenebilir. Küresel piyasada bu ülkelerin birbirlerini etkiledikleri de söylenebilir. Özellikle son günlerde karşılıklı etkileşim daha güçlü.

Geçenlerde Brezilya, politika faizini yeniden artırdı. Eskiye göre daha az artırdı, ama artırdı.Brezilya’nın faiz politikasını güçlü (aggressive) bir biçimde kullanması, diğer gelişmekte olan ekonomileri de baskılıyor.

Özetlersek, küresel piyasalarda bir yanda kur savaşları, diğer yanda da faiz savaşları var. Tüm ülkeler diğerlerinden olumlu yönde ayrışma peşinde. Bu yarışın sonunda küresel ekonomik büyümenin yavaşladığını görebiliriz.