Advertisement

Döviz kurları ocak ayında tavan yaptıktan sonra Merkez Bankası’nın faiz artırımı ve yurtdışındaki havanın durulmasıyla göreli bir istikrar kazandı. Döviz kurlarından enflasyona geçiş ise azalan bir biçimde 5-6 ay devam edecek. Geçen yılın ilk yarısında enflasyonun göreli olarak düşük seyrettiği (mart-temmuz dönemi aylık ortalaması yüzde 0.46) göz önüne alınırsa, haziran ayına kadar yıllık enflasyonun yükselme eğiliminde olacağını tahmin etmek falcılık olmaz.
Merkez Bankası da piyasaları bu gelişmeye hazırlıyor. Aynı zamanda çeşitli söylevleriyle Merkez Bankası para politikasının haziran ayıyla birlikte göreli olarak gevşetileceğinin işaretlerini de veriyor. Bugünkü para politikası duruşunu “sıkı” olarak tanımlayıp haziran ayına kadar bu duruşun devam edeceğini ima ediyor. TL cinsinden munzam karşılıklara faiz verileceği müjdesini şimdi vermiş olsa da, uygulamanın haziran ayında başlayabileceğini söylüyor.

BASKI ARTACAK
Ekonomik büyüme performansı 2013 yılında beklenenden daha iyi oldu. Bugün açıklanacak milli gelir verileri büyük bir olasılıkla yılın son üç ayında yüzde 4’ün üzerinde, yılın tamamında da yüzde 4 civarında reel ekonomik büyümenin gerçekleştiğini gösterecek. Ama, bu yılın ilk yarısı büyüme açısından hiç de parlak olacak gibi görünmüyor. Yurtiçi ve yurtdışındaki şartlar büyüme üzerindeki risklerin aşağı yönde olduğuna işaret ediyor. Merkez Bankası’nın geçenlerde vurgu yaptığı gibi, dış kaynak akışı beklenenin üzerinde tıkanırsa, ekonomik faaliyetler de beklenenin ötesinde daralabilir. Siyasi takvim ise ekonomik büyümenin hızlandırılması gerektiğini söylüyor. Ağustos ayında Cumhurbaşkanlığı seçimi, erken olursa bu yıl, zamanında olursa gelecek yıl genel seçimler var. Ekonomik büyüme ile genel seçimlerde iktidardaki parti ya da partilerin başarısı arasındaki ilişki oldukça güçlü. Dolayısıyla, ekonomik büyümenin yüzde 5, hatta daha üzerinde gerçekleşmesi hükümetin öncelikleri arasında olması gerekiyor.
Büyümenin taban yaptığı bir dönemde ekonomik faaliyetleri hızlandırabilmek için Merkez Bankası’nın para politikasını gevşetmesi yönünde baskılar doğal olarak artacak. Ekonomiye bu yoldan gaz verebilmek için haziran ayı çok geç olabilir. Dış şartlar düzelmediği, hatta daha da bozulduğu takdirde, yurtiçindeki araçlarla ekonomiye gaz vermek daha da önemli hale gelebilecek. Sonuçta, haziran ayını beklemeden, yani yıllık enflasyonun düşüşe geçtiğini görmeden Merkez Bankası politika faizini düşürmek durumunda kalabilir. Bu duruşun arkasına da inandırıcı olacağını düşündüğü bir hikâye yazabilir.

DÜŞÜŞ GECİKEBİLİR
Yıllık enflasyonun haziran ayından sonra düşüşe geçeceği beklentisi de çok gerçekçi olmayabilir. Yerel seçimler geride kaldı. Özel kesim döviz kuru artışlarına kendi fiyatlarını ayarlayarak tepki vermeye devam ederken, kamu kesimi fiyatları yerel seçimleri bekledi. Bugünlerde özellikle enerji fiyatlarına (doğalgaz ve elektrik) ve ilk önce ulaştırma fiyatlarına yansıyacak ciddi boyutlarda fiyat ayarlamaları yapılması gerekiyor.
Yani, nisan ayında, mayıs ayına da sıçrayabilecek ortalama tüketici fiyatlarında bir başka fırlama yaşanması söz konusu. Elektrik fiyatlarındaki ayarlama haziran ayına ertelenecek olursa, görünüm daha da kötü olabilir. Bunun ikincil etkileri de hesaba katıldığında, başkaca bir dışsal etken olmasa dahi, yıllık enflasyondaki düşüşün boyutu hem azalabilir hem de zamanı gecikebilir. Haziran ayından önce politika faizi ile oynamak Merkez Bankası’nın ters köşeye yatması olasılığını artırır. Haziran ayına kadar dayanılıp dayanılmayacağını göreceğiz.