İlk bakışta lafı bile hoş değil. Devlet eliyle özel kişi ya da şirketleri zengin etmek gibi bir şey. Devlet garantisi, Düyun-u Umumiye, dış borçlar gibi kavramlar ülkemizde hep tepkiyle karşılanmıştır. Bu kavramlardan geçmişte çok çektik. Devlet garantisi kavramına olumsuz tepki verenler büyük ölçüde haklıdırlar. Haklı olmalarının nedeni, devlet garantisi sisteminin yanlış kullanılmasından kaynaklanıyor, kavramın kendisinden değil. Önce karar vermemiz gereken konu şu: Belli bir proje devlet tarafından mı yoksa özel kesim tarafından mı hayata geçirilmelidir? Özel kesim, devletten çok daha iyi işletmeci olduğu için özellikle enerji ve hizmet sektörlerindeki projelerin özel kesim tarafından hayata geçirilmesi tercih ediliyor. Bu yönde 1970’lerin sonlarında Dünya Bankası öncülüğünde Yap-İşletDevret (YİD) modeli oluşturuldu. Bu modelde projeyi özel sektör hayata geçiriyor. Belli bir süre işletiyor. Süre sonunda da tüm işletme devlete devrediliyor. Büyük bir olasılıkla devlet yeniden aynı işletmeyi özel sektöre ücreti karşılığında belli bir süre için belli şartlarda yeniden kiralıyor.

KÖTÜ UYGULAMA ÖRNEK OLMAMALI

Bu modelin ayrıntıları devlete bazı yükümlülükler getiriyor. Örneğin, bir elektrik santralı projesinde üretilen elektrik devlete satılacak. Devlet, fiyat ve miktar garantisi vermek durumunda ya da almayı taahhüt ettiği elektrik üzerinden özel sektöre bir kâr payı vermek zorunda. Aksi takdirde, özel sektör için alınacak riskin hesaplanması olanaksız hale gelip proje yapılabilir olmaktan çıkıyor. Son yapılan düzenlemeyle YİD projelerinde toplam maliyet 1 milyar doların üzerinde ise (sağlık ve eğitimde 500 milyon dolar), gerekli borçlanmalara Hazine garanti verebilecek. Bu yönde bir ihtiyaç, gündemde olan büyük projelere özel sektörün kendi itibarıyla kredi bulmakta zorlanmasından kaynaklanıyor. Gelinen noktada ya belli bir proje YİD modeliyle yapılmayarak devlet tarafından üstlenilecek ya da proje hiç hayata geçirilemeyecek. Projeleri önemli bulup özel sektörün bu çeşit projeleri daha verimli üretip işleteceğine inanıyorsak, YİD modeli içinde projenin finansmanına devlet garantisi vermek bir noktada kaçınılmaz olabilir. Geçmişten gelen deneyimler, Hazine garantisi sisteminin kötü kullanıldığını gösteriyor. Geçmişte kötü kullanıldı diye, sistemin kendisini toptan dışlamak da doğru değil. Doğru kullanıldığında, bazı önemli yatırımları öne çekmek kamu yararına olabilir.

SİSTEM ŞEFFAF OLMALI

Gelelim konunun ayrıntılarına. Anlaşıldığı kadarıyla daha önce ihalesi yapılmış projelerin finansmanına da Hazine garantisi vermek söz konusu olabilecek. Öyleyse, bu projeler yeniden ihale edilmeli. Hazine garantisi, projenin yapılabilirliğini ve maliyetini önemli ölçüde değiştiren bir etken. Yeni parametrelerle açılacak ihalelere yepyeni oyuncular çok farklı fiyatlarla katılabilir. Bu olanağın önü açılmak zorunda. Aksi takdirde, Hazine garantisi sisteminin kötü kullanıldığı izlenimi herkesi yaralar. Devlet garantisi ancak Meclis kararıyla verilebilmeli. Çünkü, bugün verilen garanti, yarın devletin gerçek yükümlülüğü haline gelebilir. Bütçe kanununda torba yetki alarak neye, ne kadar ve hangi şartlarda devlet garantisi verileceği bilinmeden Hazine’nin Meclis’in bilgisi dışında özel sektörün borçlarına garanti vermesi doğru olmaz. Sistem herkesin bilgisi dahilinde şeffaf olmak zorunda. Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı hepimize kutlu olsun.

Advertisement