Advertisement

Son yapılan Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısından kısa vadeli faizi değiştirmeme kararı çıktı. Toplantıya ilişkin açıklamada para politikasındaki sıkı duruşun korunacağına vurgu yapılmakta. Enflasyon beklentilerindeki görünümün ve fiyatlandırma davranışlarındaki gelişmelerin takip edildiği söyleniyor.

Galiba üzerindeki “Faizi indir” baskısını bir ölçüde hafifletebilmek için Merkez Bankası geç likidite penceresinden verdiği paranın faizini düşürmüş. Para politikası açısından çok anlamlı bir değişiklik değil. Bu faizdeki düşüşü “teknik” olarak nitelemiş. Neden teknik olarak nitelendiği pek açık değil. “Baskıları hafifletmek” belki daha iyi bir niteleme. Kısa vadeli faizi indirmeye yönelik bir hazırlıksa ya da önümüzdeki günlerde piyasa tarafından bu yönde algılanırsa, yakından takip edildiği söylenen enflasyon beklentileri ve fiyatlandırma davranışları işleri zorlaştırabilir.

İTİBAR EROZYONUNU DURDURABİLİR
Son dönemde uluslararası piyasalar bizim gibi ekonomilere cömert olmasalar da, çok pinti de değiller. Küresel sermaye akımlarında göreli bir istikrar söz konusu. Dolayısıyla, TL üzerindeki baskı Merkez Bankası’nın ocak ayı sonundaki faiz artırımıyla beraber yumuşadı, hatta durdu. Dışarıdan yapılan telkinlerle, yüzde 12’ye kadar çıkan gecelik faizler yerel seçimlerin hemen sonrasında yüzde 10’un dahi altına geldi. Merkez Bankası’nın likidite politikasıyla örtülü bir faiz indirimi yapılmış oldu. Gecelik faizlerdeki düşüş, TL’nin nominal olarak değer kazanma sürecini de sekteye uğrattı. Gecelik faiz bugünlerde yüzde 10’a çok yakın.

Birkaç yıldır makro ihtiyati önlemler yoluyla kredi artışı sınırlanmaya çalışılıyordu. Pek bir sonuç elde edilememişti. Kısa vadeli faiz artırıldıktan sonra arzulanan çok çabuk gerçekleşti. Özel sermayeli bankaların liderliğinde banka kredilerindeki artış geriliyor. Taksitli krediler ile konut kredilerinde hatırı sayılır bir yavaşlama söz konusu. Doğal olarak kredilerdeki yavaşlama, aynı zamanda ekonomik büyümedeki yavaşlamayı da yansıtıyor. Merkez Bankası üzerinde “Faizi indir” yönünde kurulan baskının bir ayağı buradan geliyor.

PPK faizleri değiştirmeyerek doğru bir tutum takındı. Geçmiş söylemleriyle de tutarlı olmaya çalıştı. Anketlere verilen cevapların gerçekleri yansıttığı düşünülüyorsa, yapılan anketler, enflasyon beklentilerinin oldukça bozulduğunu ve Merkez Bankası’nın enflasyon hedefinin de, enflasyon tahminlerinin de çok fazla itibarının kalmadığını açıkça belli ediyor. Özellikle son aylarda hızlanan itibar erozyonunu durdurabilmek için Merkez Bankası’nın olağanüstü sıkı durması gerekli. En üst düzeyde “Faizi indir” baskısı olduğu halde, PPK’nın faizleri değiştirmeme kararı bu açıdan önemliydi. Bu duruşun devamı erozyona uğrayan itibarın bir bölümünün geri alınmasına yardımcı olabilir.

GÖRÜNÜMÜ OLUMLUYA ÇEVİREBİLİR
Dış piyasalardaki belirsizliklerin azalması, para otoritesinin işini elbette kolaylaştırıyor. Ama dış piyasalara bakarak, TL üzerindeki baskının azaldığı gerekçesiyle faiz indirimi için bir fırsat kollamak iç dengeler açısından, özellikle enflasyon görünümü açısından sağlıklı bir yaklaşım olmaz. Aksine, TL üzerindeki baskının azalması enflasyon görünümünü olumluya çevirmek için bir fırsat olarak düşünülmeli.

Önümüzdeki günlerde enerji fiyatlarının ayarlanması kaçınılmaz gibi görünüyor. Enerji fiyatlarındaki artış genelde ekonomideki fiyatlandırma davranışlarını yakından ilgilendiriyor. Böyle bir ortamda dış baskılara dayanıklılık gösterebilen para politikasında sıkı duruş, enflasyon görünümünü ve fiyatlandırma davranışlarını kısa sürede olumlu yöne çevirebilir. Tepkisinden piyasanın da bunu görmek istediği anlaşılıyor.